Eminim ki, bu söz sizlere bir yerlerden tanıdık gelmiştir. Daha önce bu sözün, anlamını öğrenebilmek için de yoğun bir çaba arayışına girmişsinizdir.

Sözlerini çok severek okuduğum, örnek alınacak başarılarıyla ve ders çıkarılacak hayatıyla adından çokça söz ettirilen Alman şair ve tiyatro yazarı olan BertholdBrecht’ in kaleminden dökülen çok anlamlı bir sözdür. Başta bu sözün, kime ait olduğunu yazımda belirtmek istedim. Çünkü kalemden dökülen her sözün, önemini anlayabilmek için kime ait olduğunu da az çok bilmek gerektiğini düşünürüm. O zaman yazılan yazı, söylenilen söz ve vurgulanan düşünce daha çok anlam kazanır. Her insan devam eden hayatta bir amaç doğrultusunda ilerlerse kendine çok fazla şey katar. Belki bazı şeyleri fark etmekte zorlanır ama zorluklarla beraber belirli hedefler koyarak, belirli sınırlar çizerek kendi dünyasını bir şekilde oluşturur. Kendi dünyamızı oluştururken bazı yaşadığımız olumsuz olayları da görmezden gelebilmemiz gerekiyor. Madem hayatımızı oluşturmak ve iç dünyamız da huzuru sağlamak istiyorsak bazı şeylere gerçekten gözümüzü kapatmalıyız. Aslında bizlerin yaşamımız da dünyamız ikiye ayrılır. Birincisi sürekli dış etkenlerle etkileşim içerisinde olduğumuz dış dünyamızdır. İkincisi ise kendi içimize döndüğümüz zamanlarda rahatlığa eriştiğimiz iç dünyamızdır. İşte iç dünyamız da bizlerin her koşulda sığındığı bir ada oluyor. Ve söylenilen söz de bu nokta da anlam kazanıyor.  “Her insan, kendi adasında yaşar” demek. Aslında “Her insan, kendi iç dünyasında yaşar” demektir. Toplum içinde her ne kadar iç içe yaşasak da hepimizin sürdürdüğü bambaşka hayatlar vardır. Ve bu bambaşka hayatların içinde ise farklı karakterlere bürünmüş insanlar mevcuttur. Zaman zaman hatalara düşen, zaman zaman mücadele veren ve zaman zaman ise iç huzurunu arayan kişi konumuna gelir. Aslında yaşadığı zorluklar onu iç huzurunu bulma arayışına yönlendirir. Çünkü iç huzurunun sağlandığı yer çok başkadır. Orası kapalı bir kutuya benzer. İçinde nelerin yer aldığı bilinmez. Sadece o kutuya emanet gibi sahip çıkan kişi bilir. Yani kalbinde gizlediğin kutu senin emanetin. O kutu, senin ileriki zaman da iç huzurunu sağlayacak olan çok anlamlı bir yer. Anlamlı bir yeri daha korunaklı hale getirmek ise adaya sahip çıkmaktan geçer. Kendi sığındığın adada kimsenin duymadığı ve bilmediği savaşlar verdin. O zorlu yollar sayesinde güçlendin ve belki de yaşaman gerektiği için bazı şeyleri yaşamak zorunda kaldın. O kutunun içine birer birer tüm kırgınlıklarını yerleştirdin. Senin iç dünyanı çepeçevre saran ada ise seni daha da içine aldı ve seni kendine daha da bağladı. Her ne kadar dış dünyayla etkileşim içerisinde olsak da iç dünyamızı sağlayamadan tam olarak tamamlanamayız. Çevremizde yaşayan insanlara bazı konularda ihtiyaç duysak, zamanımızı onlarla değerlendirsek ve bir araya gelip o topluluğu oluştursak da aslında özelde hepimiz kendi içimizde yaşarız. Bu yüzden bazen hiçbir şey yolunda gitmediğinde kendi kabuğumuza çekilmek ve dış dünyaya tamamıyla kendimizi kapatmak isteriz. Herkesten bir bir uzaklaşıp sadece kendi iç dünyamıza yöneliriz. Belki de iç dünyana yöneldiğinde kendince oluşturduğun dünyan daha da güzelleşecektir ve seni gerçekten mutlu edecektir. Hayata bakış açını şekillendirmek ve karşılaştığın olaylar hakkında bir fikir üretmek istiyorsan kendi sığındığın adaya yönelmen gerektiğini unutma. Çünkü sığındığın ada, senin çabaların sonucunda sana kendini hatırlatacak. “ Unutmayalım ki, her insan, kendi adasında yaşar. Her insan, kendi dünyasında mutlu olur. Ve her insan, kendini önemsediğinde kendi benliğini asla yitirmez.”