Bugün itibariyle İzcilik Haftası'na girmiş bulunmaktayız. 15 - 22 Şubat tarihleri arasını kapsayan, özellikle çocukları ve gençleri doğayla buluşturan, tabiatı daha iyi anlayabilmek için bizlere sunulan güzel bir eğitim programıdır. Hazırlanan eğitim programını, doğru bir şekilde anlayabilmek için de tabiatın olağanüstü güzelliklerinden haberdar olabilmemiz gerekiyor.

Eğer gerçekten İzcilik Haftası'nın önemini anlamak ve geçmişini öğrenmek istiyorsak biraz doğayla baş başa kalabilmemiz gerekiyor. Doğa; Kuşların cıvıltısıyla, eşsiz hayvanların görüntüsüyle ve huzur kokan toprağıyla bizlerin yaşama stilimizi derinden etkiliyor. Bu yüzden, doğanın insanlar üzerinde kalıcı bir etkisi vardır. Geçmişte de böyleydi ve şimdi de böyle. Aslından izcilik, geçmişten beri süregelen bir alışkanlık haline dönüşebilmesi gerekiyordu. Lakin bugüne bakınca izciliğin, ne demek olduğu bile bilinmiyor. Sizce bunun nedeni nedir? Yani bilinmemesinin altında yatan sebepler nelerdir? Öncelikle bilgi eksikliği hâkim ve yetersiz gibi gözüken birtakım durumlar ise bizlere pek bir şey kazandırmıyor. Yetersiz bilgi eksikliğinden dolayı tarihte yer alan zorluklardan, geçmişte bırakılan alışkanlıklardan haberdar değiliz. Birçok şeyin önemini anlayamadan unutulmasına yüz tutuyoruz. Ve bunu da her zaman ki gibi bilinçsiz bireyler olarak gerçekleştiriyoruz. Bir de bizlerde araştırılması gereken konular üzerinde merak duygusu yer almadığı için gerçeğe ulaşmak yerine unutmayı tercih ediyoruz. Yani hem bilgi eksikliği yüzünden hem de araştırma eylemine geçmediğimiz için bazı durumlar da bilinçsiz kalabiliyoruz. Lakin bugün bilinçsiz kalma ve bir şeyleri öğrenebilmek için yola koyulan kişi ol !! Emin ol, genel kültür bilgin arttıkça olaylara daha tarafsız bakan ve çözüm üreten bir birey olacaksın. O zaman ilk önce İzciliği' nin tarihine bir göz atalım. Bu konuyu gerçek anlamda kavrayabilmek için bazı rivayetlere değinmek istiyorum. Hem yazımı güçlendirmek amaçlı hem de sizleri bilinçlendirmek adına yazımda geçmişe bir yolculuk yapmak istiyorum. Unutmayın ki, her yaşanmış olaylar geçmişle bir anlam kazanır. Gelecekte yaşatabilmek için geçmişi de her ince ayrıntısına kadar bilmek gerekir. İzcilik, dünyada ilk defa 1907 yılında Britanya ordusundan emekli olan korgeneral Robert Beden - Powell tarafından kurulmuştur. Tam olarak açık havada tabiattan nasıl yararlanılması gerektiğini, tabiatta beklenmeyen olaylara karşı nasıl önlem alınması gerektiğini ve hangi yolda ilerlemeye devam edilirse başarıya kısa zamanda ulaşabilecekleri bir ortam hazırlanmıştır. Yani birbirinden azimli, hırslı olan gençlere ve çocuklara doğa içinde hayatta kalma eğitimi verilerek karakter, fiziksel gelişimi sağlanmıştır. İzcilik Kültürünün amacı ise din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeden herkes eşit bir şekilde izciliğin sunduğu güzel olanaklardan yararlanabilmişlerdir. Ne kadar anlamlı bir eğitim programı değil mi? Dünyada her çocuğu aynı çatı altında toplayan ve gereken her şeyi sağlayabilen bir İzcilik Kültürü. Keşke şimdi de birçok yerde izciliğin bizlere kazandırdığı anlamlı değerlerin farkında olabilsek. Ne yazık ki, manevi değerler sadece sayfa satırlarında kalıyor. Doğaya duyulan sevgiyi yücelten, insanlar arası dayanışmayı artıran ve bir arayış peşinden sürükleyen İzcilik Kültürü hep yaşamın içinde devam etmesi dileğimle. İçinde doğaya olan sevgi duygusu yer alan insanların ve kültürü yaşatmak isteyenlerin İzcilik Haftasını kutluyorum. Doğa seninle ve aynı değerleri paylaşan birçok kişiyle tekrardan hayat bulsun kıymetli okuyucu.