24.Eylül.2023 Tarihli Cumhuriyet Gazetesinin Pazar Ekinde; Ayça Ceylan’ın “Dünya’nın Kalp Çarpıntısı” başlıklı yazısında “Yaşam Evimizin Sağlığı Giderek Kötüleşiyor” vurgusunu çok önemli görerek ben de sizlerle paylaşmak istedim.

Science Advances bilimsel dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre; Dünyadaki yaşamın sürmesi için gerekli şartları içeren 9 gezegensel sınırın 6 adedi aşılmış. Bilim insanları ilk kez insanlık için güvenli bir yaşam alanı tanımlayan 9 sınır sürecinin tamamını haritalandırarak gezegensel dayanıklılığın ayrıntılı bir taslağını sunuyorlar.

Gezegensel sınırlar kavramı ,insanlığın gelecek nesiller için gelişmeye devam edebileceği dokuz gezegensel sınırı belirliyor.

Gezegensel 9 sınır nedir.

1-İklim Değişikliği,

2-Biyosfer bütünlüğü,

3-Arazi kullanımındaki değişiklikler,

4-Tatlı suyun özensiz kullanımı,

5-Kimyasal kirlilik,

6-Biojeokimyasal döngüler,

7-Stratosferik ozon incelmesi,

8-Atmosferik aerosol yüklemesi,

9-Okyanusun asitlenmesi.

Dünyamızda yaşamamız için gerekli şartların oluşmasını sağlayan yukarıda sıraladığımız dokuz kritik eşikten altısının aşıldığı bilim insanlarınca söyleniyor. Bunlar, İklim değişikliği, biyoçeşitlilik, kimyasal kirlilik, arazinin amaç dışı kullanımı, tatlı suyun özensiz kullanımı, biojeokimyasal döngülerde eşik aşıldı. Gerekli önlemler alınmaz ve küresel ısınma durdurulmazsa Dünya; içinde barındırdığı canlılar için güvenli bir yer olmaktan çıkacak.

Sekiz farklı ülkeden 29 araştırmacının bilimsel çalışmasına göre: Dünya’nın insanlık için artık güvenli çalışma alanı dışında olduğunu gösteriyor.

Araştırmaya göre okyanus asitlenmesi neredeyse kırılma noktasına gelmiş. Yani yukarıda sayılan altı kırılma noktasına yedinci olarak okyanus asitlenmesi eklenmek üzere.

Stratosferik ozon seviyelerinin biraz iyileştiği belirtiliyor.

Libya’da yaşanan sel felaketi hem insanlar hem de diğer canlılar için büyük bir yıkım yarattı.

Libya örneği küresel ısınma kaynaklı aşırı hava olaylarının ne denli tehlikeli olduğunu gösterdi. On binlerce insanın ve diğer türlerin kayıplarını hayret ederek izledik.

Yaz boyunca devam eden yüksek sıcaklıklar, geçen kıştan beri süregelen kuraklık ülkemizin gıda endüstrisini olumsuz etkiliyor. Bazı ürünlerde rekolte düşüklükleri yaşanıyor. Bu günlerde de izliyoruz yağışların azlığı ciddi bir su krizini tetikliyor.

İklim krizini tetikleyecek yanlış uygulama ve kararları devletler başta, resmi ve özel tüm kurum ve kuruluşlar alıyorlar.

Tüm dünyayı etkisine alan vahşi kapitalist düzen, hız kesmeden doğal kaynakları, insanlara dayattıkları tüket at kültürüyle yok etmektedir.

Bize düşen görev ne olabilir ? Dayatılan bu tüketim alışkanlığını elimizin tersiyle iterek, israfa kaçmadan tüketmek, geri dönüşüme önem vermek. Daha önemlisi farkında olduğumuz bu kötü gidişi herkesle konuşmak anlatmak sürece önemli bir katkı sağlayacaktır.

Hoşça kalın.