14 Mart Nehirler İçin Uluslararası Eylem Günü: “Dünya Nehirler için Eylem Günü” önerisi, ilk kez Mart 1997’de Brezilya’nın Curibita kentinde gerçekleşen


   “Barajlardan Etkilenenlerin Uluslararası Toplantısı” nda gündeme getirildi. Toplantıya katılan 20 ülke temsilcisi, 14 Martı tüm dünyada nehirlerinin üzerinde kurulan baraj ve HES’ler gibi yıkım getiren hidrolik projeleri, bunlardan etkilenen insanları, diğer canlıları ve gelecek nesilleri, ve bu yıkım projeleriyle baş etmek için yapılan mücadeleleri anlatma ve bu mücadelelerin politik olarak güçlenmesi günü olarak ilan etti. Her yıl 14 Mart’ta nehirler için eylem günü kutlanmaktadır.


Su Yaşam Hakkıdır Ama…

Birleşmiş Milletler 1995 te suyun başını belaya soktu. 1995’te WTO- “Dünya Ticaret Örgütü” koordinesinde “Hizmet Garanti Genel Anlaşması” ile suyu ticari mal olarak tanımladı ve ticari mallar listesine ekledi. Bu durum suya ilgiyi arttırdı. İlgi gösterenler tabii ki büyük su şirketleri ve sermaye sahipleridir. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, OECD vb.. örgütlerde büyük su şirketlerine destek vermektedirler.

Biz çevreciler de diyoruz ki; “Su Yaşam Hakkıdır”. Sadece insanın değil tüm canlının ihtiyacı ve yaşamının olmazsa olmaz maddesidir. Parayı başka yerden kazanın, sudan para kazanmak adına, çevreye ve canlı yaşamına zarar vermeyiniz.


Doğu Karadenize Yüzlerce HES Projesi:

Dünya’da suyun “Ticari Meta” olarak algılanması, Dünya su devlerinin ilgi alanına girdi. Bu ilgi alanlarından biri de Türkiye oldu. Uluslararası özelleştirme lobilerinin Dünya Su Forumu gibi küresel toplantılarına ev sahipliği yapan Türkiye kendini şiddeti gittikçe artan bir kalkınma yarışı içinde buldu. Bu yarışta kazanmanın en kestirme yollarından biri de ülkenin tüm akarsularını hidrolik tesisler için su piyasasına açmaktı. Öyle ki Türkiye’nin su ve enerji alanlarındaki 2023 yılı hedefleri gerçekleşirse; ülkenin her akarsuyunun üzerinde onlarca orta ve küçük ölçekli HES’ler “akan su” diye bir şey bırakmayacak. Çünkü nehirler kaynağından denize ya da göle döküldüğü yere kadar toprağa değmeden borular içinde taşınacak. Toprağı ve o topraktan beslenen kırsal kesimi ve diğer tüm canlıları yok edecek. Yapılacak bu hidrolik tesisler yaşam değil, ölüm saçacak. Doğu Karadeniz bölgemizdeki çevre dernek ve platformları gün geçmiyor ki yeni bir HES projesinden bahsetmesinler. Yürütmeyi durdurma kararları, buna rağmen devam eden inşaatlar üyesi olduğumuz Türkiye Çevre Platformu’nda hep anlatılmaktadır.


Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Ne Diyor:

DEKAP Karadeniz’de derelerin satılmasına ve hidroelektrik santrallere karşı çıkan yerel platformların birleşerek oluşturduğu bir platformdur. “Dereler Özgürdür, Özgür Akacak” sloganıyla; Bizler sudan sebeplerle HES lere karşıyız, doğayı yok eden doğal olamaz, diyorlar.

Su yönetiminde ekolojik anlayış:

Bundan 30-40 yıl öncesi için enerji elde etmek amacıyla akarsu üzerine HES yapmak anlaşılabilir. Ancak günümüzde yenilenebilir enerjiler rüzgar, güneş, biyoenerji vb.. ülkemiz için yeterli ve ucuz halde iken hidro elektrik santrallerinde ısrar etmek yanlıştır diye düşünüyorum.


Geçmiş on yıllarda önemli projelere imza atan ve önemli uzmanları olan D.S.İ teşkilatımızı uyaralım: Parmak kadar suyu olan bir derenin önüne baraj oluşturmak artık yanlıştır.

Yediveren ülkemizin ekolojisini bozacak işler yapmamak torunlarımıza olan borcumuzdur.

Hoşça kalın.