Milletlerin tarihinde onlar için önemli zaman dilimlerini ifade eden bazı güzide günler vardır. Türk milleti kadim bir millet olarak tarih sahnesine çıktığı günden beri kendi milli tarihinde önem atfettiği bazı günleri her seneyi devriyesinde anar yahut büyük bir coşkuyla kutlar. Nevruz da bu müstesna günlerden biridir. 
Nevruz Türkler için yalnızca bir bahar bayramını ifade etmez. Nevruz Türkleri için özellikle pek çok Asya milletinin karşılandığı gibi sadece bir yıl dönümünü, yılbaşını belirtmez. Nevruz Türklerin en önemli edebi eserlerinden olan Ergenekon Destanı'na göre Türklerin yeniden doğuşunu simgeleyen bir gündür. 
Ergenekon Destanı'na göre yaptıkları savaşta yenilen Türkler Ergenekon adlı bir beldeye yerleşirler ve burada tam 400 yıl yaşarlar. Zamanla Ergenekon'a sığamayan Türkler çevrelerini kaplayan dağları aşmak isterler. Fakat geçit bulamayan Türkler boy içerisindeki bir demircinin dağın demir kısmını eritilerek yol açabileceğini söylemesi üzerine demirin bulunduğu yere bir sıra odun bir sıra kömür dizerek ateş yakarlar. 70 yere konulan 70 körükle bu odun ve kömürleri yakarlar ve körüklerler. Burada bir geçit açarlar. Açılan yol ile birlikte Türkler yeniden güçlü bir boy olarak Ergenekon'dan çıkar ve eski vatanlarına geri dönerler. Eski güçlerine yeniden kavuşurlar. Adeta yeniden doğarlar. İşte bu gün Nevruz günüdür. 
Nevruz kadim Türk milli kültüründe yeniden doğuşla, uyanışla, dirilişle simgelenmiştir. Doğayla birlikte Türk milletinin de birliği, dirliği ile özdeşleşmiştir. Nevruz'da yakılan her ateş o güne atıf yapar. Nevruz ateşi tutsaklıktan kurtulan, özgürlüğe kavuşan Türk milletinin miladı olmuştur. O gün Ergenekon'da özgürlük için, bolluk ve berekete kavuşmak için yakılan ateş bugün de baharın gelmesiyle birlikte bolluğun bereketin yeniliklerin gelmesi için hala her nevruz da yakılır. Nevruz ateşinin etrafında toplananlar birliğin ve dirliğin gücünü temsil ederler. 
Maalesef Nevruz gününün anlamını bilmeyenler onu Türklerin bir bayramı olarak değil de bölücü terör örgütünün bir etkinliği olarak görüyorlar. Bu anlayış Türk milli kültürüne yapılmış bir haksızlıktır. Nevruz'u özgürlük için ateş yakan, demir dağları eriterek Ergenekon'dan çıkan ecdadımızla anacağız…
Nevruz esarete tahammül edemeyen aziz milletimizin miladı, Ergenokon'dan çıkışımızın o görkemli anı,Türk milli kültürünün en kadim bayramıdır, kutlu olsun…
Ziya Gökalp "Türk An'anesi: Ergenekon" başlıklı yazısında Ergenekon'u ve Nevruz'u şu dizlerle ifade emiştir. 
(…)
Yıllar geçti bir an geldi,
Türk Tahtına İlhan geldi,
Sağdan, soldan düşman geldi,
Kurulmuştu tuzağımız.
(…)
Kurt bir delik buldu,gitti,
Bir demirci takip etti,
Ocak yaktı taş eritti,
Açıldı yol kapağımız!
Büyük sevinç, büyük müjde,
Bayram yaptık kentte,köyde,
Torun, oğul, baba, dede,
Büyüğümüz, ufağımız!
Demirciye Bozkurt dendi
Han tanıldı,taç giyildi,
Yoldan önce kendi indi,
Sağ elinde bayrağımız!
Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dörtyüzsene durdun hadi,
Çık ey, yüzbin mızrağımız!
(…)*Ziya Gökalp'in şiiri ilk olarak Türk Duygusu dergisinin 8 Mayıs 1913 tarihli sayısında "Türk An'anesi: Ergenekon" başlığıyla yayınlanmıştır. Aynı şiir son şekliyle Ziya Gökalp'in 1914 tarihli Kızılelma kitabında "Ergenekon" başlığıyla yer almıştır.