Bir teselli arıyoruz, ruhlarımıza şifa yaralarımıza melhem olacak bir teselli. Ağır imtihanlardan geçen mahzun ve mahsun coğrafyalardaki kardeşlerimizle hemhal olabileceğimiz…
Bize asi kimliğimizi hatırlatacak ve bizi yeniden ayağa kaldıracak bir teselli… İşte ramazan yaralı gönüllerimize teselli olsun diye geliyor. Ne çok özledik seni ayların on bir ayın sultanı. Sana ne kadar çok ihtiyacımız var. İyi ki geldin. İyi ki sana eriştik. Hoş geldin ey şehri ramazan…
Kıymetli Dostlar;
Yine bir ramazan ayının ayına kavuşmanın sevinci içindeyiz. Büyüklerden duyduğumuz bir söz vardır.” Derler ki Rabbim ibadet için ömür versin”. Tesirinde kaldığım çok güzel bir sözdür bu. Çünkü ibadet ayı olan ramazana kavuşmakta ayrı bir nimettir. Onun içinde olabilmek, ona kavuşabilmek, onunla hemhal olabilmek… Ki onun gelişine sevinmek. Evet, onun gelişine sevinmek imanın alametidir sevgili dostlar. Ne güzel bir söz, ne derin manalı bir cümle…
Gelişiyle ruhlarımıza esinti veren, kalbimize heyecan rüzgârı estiren ramazan ne güzel bir aydır. Bize kimliğimizi yeniden hatırlatan, yardımlaşma ve paylaşmanın tadına vardığımız, nimetlerin kıymetin bildiğimiz, komşuluk değerlerine önem verdiğimiz bu ay ne kadar kıymetlidir.
Bir bereket mevsimidir ramazan. Rahmet ve mağfiret iklimidir. Sağ olana her yıl gelir, selam olur selamet olur. Mazlumlar için umut olur, dua olur. Ramazan yeni müjdeler ile gelir. Ona kulak verenler ene mutlu, yolunu gözleyenlere ne mutlu… Ne mutlu onu yaşayabilenlere…
Sahur ayrı bir mevsimdir tadını alabilenlere. Rahmetli Sezai Karakoç’un deyimiyle “Gece sahurda evlerin ışıkları bir bir yanınca, şehir, bir şölen hazırlığındaymışçasına uyanır. Oruç ruhların şölenidir.” Bir şehrin yeniden, yeni bir şekilde doğmasıdır. Şaha kalmasıdır bir atın. Şeytana karşı dik durabilmenin başlangıcıdır. Her perde açılışında, her lamba yanmasında şeytanın yenildiğinin göstergesidir bu. Nefsimi ayaklar altına alabilirim demenin çağıltısıdır bu. Onun adıyla onun selamıyla esenlik dolu güne başlanın şahididir bu.
Gün olur bereketi ile devam eder. Mukabeleler okunur diz diz üstüne. Gün bir başka güzeldir. Mevsim bir ayrı okşar yüzümüzdeki narin tüyü. Bizim iliklerimizde saklı olan paylaşma duygusu peyda olur. İkindi sonraları pidecilerin tatlı telaşıdır gelecek olan. Ezan artık okunacağım bende der. Müezzin bakar saatine ara ara. Şehrin en yüksek yerinden belki topta atılır. Evimizi şenlendirir iftar programları. Güzel olanlar konuşulur, güzel anılar paylaşılır. Bir evin gerçek zenginliğidir birbirine karışmış kaşık sesleri. Bir yudum çayda çoğalırdı mutluluk. Sonra bir çocuğun ulu sesi karışır göklere. En büyük o. Evet en büyük o…Ne güzel işittik, inandık ve itaat ettik diyebilmek…
Kıymetli okurlar;
Yeni bir ramazan ayına kavuşmanın sevinci ve mutluluğu içindeyiz. Bizi bu iklime eriştiren rabbe şükürler olsun. Onu güzel yaşayıp, bayrama günahından arınanlardan olmak en büyük gayemiz. Kalbimizden samimiyet, sofralarımızdan bereket eksik olmasın. Onu dolu dolu yaşayıp, onunla hemhal olabilen, ramazan ayının da bizden razı olabileceği bir zamana yaşamak, yaşatmak umuduyla hepinizi yüreğinizin sahibine emanet ediyorum.
Sözlerimi Sezai Karakoç’un satırları ile noktalamak istiyorum.
“Ey oruç, diriltici rüzgâr, islâm baharı;
Ey insan ruhuna inip yüce ilham dağından,
Kevser içir, âb-ı hayat boşalt kristal bardağından,
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına…”