Kıymetli Okurlar hepinizi selamların en güzeliyle selamlıyorum. "Yol", "yolcu", "yolculuk" sözcükleri benim için yalın anlamlarının dışında, her alanda zengin bir çağrışım olanağı sunmaktadır.
Ayrıca edebiyat ve felsefenin derin sularında kulaç atmaya çalışanlar için bunlar, birer simge oldukları kadar, yeni anlamlar üretebildikleri, düşünce ufuklarını zenginleştirdikleri kavramlardır. Bunların üstünde düşündükçe, yaşama bakışımızı, iç dünyamızı, diğer insanlara olduğu kadar Allah'a olan yaklaşımımızı sorgulamak, yeniden yorumlamak ve anlamlandırmak olasıdır.
Yol, yolcu, yolculuk kavramlarını bir arada ele aldığımızda hikâyenin kahramanının sadece kendiniz olmadığı ortaya çıkar. Bununla beraber sizi bekleyen yol, yola eşlik edecek dost, bir de bütün bunları toplayan yolculuk vardır. Ne güzel ve ne kadar anlamlı o yolculuk yol ve yolcu varsa…
Hayat bir yolcuğunun içinde yaşanan ne varsa başımıza gelenlerdir. Aslında bunları nasıl karşılayacağımızdır. Bazen imtihan dünyasında olduğumuz için "neden ben" diye sorduğumuz zamanlar olur. Ama mutlu ve başarılı bir durumun sonucunu "neden ben" diye sormayız. Hayat yolculuğumuz burada sekteye uğrar. Evet yolcuyuz. Hepimiz menzile varmak için yola koyulmuşuzdur. Bu menzil somut anlamda bizi bekleyen bir ev, yurt değildir. Bizimle beraber başlayan, sabırları bileyen bir sabır, sonuca beraber gittiğimiz dost ve süreci bünyesinde taşıyan süreç, yani yolculuk… Hepsi farklı bir nehir ama aynı denize dökülür. Yol yola koyulan yolcuyu da alarak kaynağa dönmeli, ya ırmaklar denize dökülmeli ya da deniz ırmakları çağırmalı.
Yunus Emre'de bir yolun, yolcunun ve yolculuğun kahramanıdır. O, bu süreci doğum öncesinden başlatır. O zaman dilimi Milk-i bekadır. Oradan fani dünyaya hicret etmiştir. O cihanda dost cemali gördüğü için bu dünyaya gelişi ayrılığın yolculuğudur.İlk durağı maddî planda dağ, mânevî planda kalptir. Yolculuğun bir biliş, buluş ve oluş hikâyesi olduğu da düşünülecek olursa bu dış ve iç yolculuğun Yûnus'u kendini bilmesi, hakîkati bulması, "çiğ iken pişme"si şeklinde bir netîceye ulaştırdığını görürüz. Nitekim kendisi de bütün bir hikâyeyi bir beyitle özetler:
Tapduk'un tapısında/Kul olduk kapısında
Yûnus miskin çiğ idik/Piştik elhamdülillah
Yunus Emre'nin anlattığı ne kadar kısa da olsa bu aslında detayları pek uzundur. Yol uzun, yolcu yorgun ama yolculuk güzeldir.
Yolculuk sürecinde yolun elbette engelleri vardır. Bu engellerden biri nefistir. Diğeri yolculuğun anlamını kaybettirecek niyettir. Manevi yoldan maddi yola kayabilmek her an olasılıktır. Yolun katığı aşktır. Heybede hep aşk taşınır.
Aramak ayrı bir güzelliktir. Veysel Karan-i nebiyi göremediğinde "bari onun yolunda öleyim" dememiş midir? Elbette arayan bulacaktır bir gün. Bulanlarda arayanlardır.
Değerli Okurlar;
Yolumuzun sevgiden, , yolcumuzun muhabbetten, yolculuğumuzun barıştan ve mutluluktan olmasını diliyorum. Ki o menzile vardığımızda elbette herkes bahtiyar olacaktır.
Yaşamak diyelim; Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine…
Kalın sağlıcakla…