Şehir ve yaşam… Birbiriyle ilişkilendirilebilen iki kavram… Beş harflik ama uzun solukla okunabilecek tek kelimelik bir cümleler… Şehir,
sosyal yaşantımızda ve edebi hayatımızda önemli bir yer teşkil eder bu kelime. Bazen biz o şehrin içinde yaşarız bazen de şehir bizim kalbimizde… Üzerinde uzun uzun düşünülecek ve yazılar yazılacak kavramdır aslında.
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu bütün bunları iki kapak arasında "Kendini Arayan Şehir" adında topladı. Kitap Çizgi Yayınlarından okurlarına "merhaba" dedi. Başkan Köseoğlu'nu öncelikle tebrik etmek istiyorum.
Sezai Karakoç'un ifadesiyle "Gökte yapılıp yere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri" diye ifade ettiği Kudüs şehri ile başlamış Köseoğlu.(sayfa 17).Sonra Peygamberlerin, nebilerin sözlerinin şehrin her yerinde hissedildiğini vurgulamış yazar. Yazar, insanın yaşadığı yere benzediğini vurgulayarak Filistin halkının karakteri ile örtüştüğünü ve kendini en çok arayan şehrin Kudüs olduğunu vurgulamış. (sayfa 22). Aslında yetmez Kudüs'ü anlatmaya satırlar, sayfalar. Yazarken hüzün güneş gibi doğar pencerenin kenarlarından sanki. Yazarın kaleminden kelimeler dökülürken, o yazarken biz yaşıyoruz sanki. Kudüs duygu yüklü bir yazıydı. Kudüs'ü yazarken ve yaşarken ruhaniyyetin olmaması elde olmuyor.Yazar Kudüs'ten sonra gökte yapılıp yere indirilen şehirleri Şam, Şanlıurfa, Konya, Bursa olarak sıralamış. Aslında üzerinde yazılıp değerlendirilecek ve konuşulacak çok şehir var Köseoğlu'nun kitabında. Ama sayfamızın bize ayrılan kısımları bana imkân verdikçe yazmaya çalışacağım.
Yazar; Konya'yı Huzur şehri olarak vurgulamış. Şam'ı zamanın şehri, Şanlıurfa'yı efsane şehir, Bursa'yı tarih kokulu şehir olarak değerlendirmiş. Sadece bu şehirleri değil, gezdiği bütün şehirleri kalbinden geçen kelimelerle nitelendirmiş.
Bir "huzur kenti" olarak adlandırdığı Konya (sayfa 14)ile hayatımın belli bir dönemi Kütahya'da geçtiği için yazarın "çinili şehir" diye adlandırdığı (sayfa 132) Kütahya'yı daha bir zevkle okudum. Tabi okurken yeniden oraları gezer gibi oldum. Gidip gezdiğimiz, havasını solukladığımız şehirler ile coğrafya derslerin bize öğrettiği bilgiler ışığında söyleyecek olursak, yazar bizi elimizden tutup gezdiriyor adeta… Bunun yanında yazar, şehrin ruhu ile şehrin isminin örtüşmesi gerektiğini vurguluyor.
Şehir belgeselleri benim çocukluğumdan bu yana hoşuma giden biz belgesel türüdür. İzlerken çok hoşuma gider ve en uzun yolculuklarda bile şehir belgeselleri izlerim. Bilgi olarak hayatıma çok şeyler kattığını söyleyebilirim. Yazar Köseoğlu'nun şehir yazıları içerikli "Kendini Arayan Şehir" adlı kitabını okuduğunuzda size belgesel tadında zevk vereceğini şimdiden söyleyebilirim. Bildiğiniz yerleri yeniden geziyorsunuz ve gitmediğiniz yerleri gezer gibi oluyorsunuz. Başkan Ahmet Köseoğlu Bey'i şehirlere ışık tutan güzel yazılarından ve bir hayat bilgisi tadı veren anılarından dolayı yeniden tebrik ediyor, okurlara yeni bir ufuk açtığı için teşekkür ediyorum. Son cümlelerimi yazarın sözü ile bitirmek istiyorum.
"Şehrin hafıza mekânlarını aradım seyahatlerimde. Şehrin hafızası ne kadar diriyse şehirlerin de hafızası o kadar canlıdır. Bilinmelidir ki şehirle şehirlinin ilişkisi mekânlardan vareste değildir. Şehrin dünüyle bugününü bir köprü gibi birleştiren mekânları korumanın toplumsal hafızayı korumakla eş değer olduğunu herkesin anlamasını istedim"