Ömrünüz aramakla geçer: Bazen bir dostu, bazen hakikati bazen bir kalbi. Bir kalbiniz olsun istersiniz, kalbinizi kalbine yaslayacağınız.

Bir kuyuya anlatır gibi sırrınızı emanet edebileceğiniz. Sırrın sırrını sırlayan bir kalbiniz olsun istersiniz. Ses tellerinizi titrete titrete ‘kalbim’ diyebileceğiniz; dokunmaktan korksanız bile kalbinizle kalbine sarılacağınız bir dostunuz, bir hakikatiniz ve bir kalbiniz olsun istersiniz.

Kalp, cemâl ile celâl arasındaki incecik bir köprüden ibarettir. Kıran, celal; kırılan, cemal yakasında kalmıştır kalbin. Kıranla kırılanın yollarının ayrıldığı firkat noktasıdır o nokta. Rab, en çok da kalbi kırıkların Rabbi değil midir? Bir kalbiniz olsun ama kalbi, kalbiniz olan hakikatiniz olsun. Çünkü en güzel kalbi ile sarılır insan, ‘kalbim’ dediği bir insanın kalbine.

Bazı kalpler iyi gelir insana. Bir şey vardır o kalpte size iyi gelen ve çeker o kalp sizi kendine. Telaşlanmayın yanlış adreste değilsiniz çünkü kalp yanılmaz ve yanlış bir kapının tokmağını çaldırmaz size. Yabana atmayın sol yanınızı; kalp Allah’ın evidir, kişi ile kalbi arasına giren Rabbe güvenin yeter.

Kalplerin bin bir sırrı vardır, harflerin bin bir sırrı olduğu gibi. Her bir harf derininde ve derununda barındırdığı sırlarını saça döke sözcüğe dönüştürmediği gibi kalpler de sırlarını kolay kolay israf ve ifşa etmezler. Sırlardan bir kale olan kalbin sır hazineleri ise müsadere yoluyla elde edilemez. Bilmek akılla sevmek kalp ile değil midir?

Kaf, lam ve be harflerinden müteşekkil olan kalp; kâdir-i mutlak olanın levh-i mahfuzunda besmele ile yazılan sırlarından bir sırdır. Harflerin sırrına vâkıf olanlar kalplerin de sırrına vâkıf olur. Kalbin sırrına nüfuz edenler sırrın da kalbine sızmaya muvaffak olurlar. Her bir harf başlı başına bir sırdır, kalbin sırlı hazinesinden süzülüp gelen.

Bir insanın kalbi nasıl güzelleşebilir? Doğuştan mıdır kalbin güzelliği sonradan mı elde edilir? Yapılan iyilikler kalbin güzelliğine, estetiğine katkı sağlar mı? Kalp başlı başına kendisi mi güzeldir yoksa yontula yontula mı nihai şeklini alır? İçinde bir cevher vardır da o cevheri mi arar durur insan? Örneğin sırf sevdiği bir kalbin mutluluğu; yüzüne, resimlerine yansıdı diye mutlu olabilir mi insan? Mutluluğu bu kadar kolay yerlerde arayan bir kalbi ihmal etmek o kalbin asıl sahibine yapılmış bir vefasızlık değil midir?

Kalbinin güzelliğine vurulmak da aşktan sayılır mı? Kalbi güzel olanın yüzü mutlak güzeldir de yüzü güzel olanın ne denli kalbine yansır bu durum? Bu yüzden yüz yanıltır ama kalp yanıltmaz. Kalbe bakan yüzü görür ama yüze bakan kalbi göremez. Nasır aklında olur insanın kalbinde değil.

Eller de böyledir. Belki çok iddialı olacak ama kalbi güzel olanın elleri de güzeldir. Kalbini görebildiğinizin elleri de yüzü de tanıdık gelir size. Kalbini göremediğiniz birine ait gördüğünüz ne varsa yanıltıcıdır, yanılmadır, hakikat değildir. İnsanın, en mukaddes sırlarını sakladığı yeridir kalbi. Ellerine inanmadığınızın sözlerine de hiç inanamazsınız. Artık bir kalbe elinizi uzatamayacak kadar yorgunsunuzdur. En acısı da bu. Ey bu aşkı kalbimize nakşeden nakkaş, acıdıklarından kıl bizi. Alma yorgunluğumuzu, takatimiz yok yeni bir yorgunluğa çünkü.

İnsanlarla karşılaştığınızda önce kalplerine bakın derim, kalplerini görmeye çalışın. Kalbin sırlarını ancak kalbiyle bakan görür. Irmak tersine akmaz; bir insanın yüzüne, gözlerine ve ellerine ancak kalbinden gidilir. Kalbe giden yollar yanıltıcı olabilir ama kalpten gelen yollar yanıltmaz insanı.

Kalbin pusulası ile bulunur yüzün hazinesi, gözün gömüsü, elin hazîresi. Kalbi güzel olanların gözlerine bakın mesela; hangi renkte olursa olsunlar o rengin en güzel tonudur o gözler. Kahve mi, dikkatle bakın kahvenin en güzelidir onlar, mavi mi, mavinin en deniz olanıdır o gözler. Göze rengini veren kalptir, hangi renk olursa olsun o renk ait olduğu kalbin en güzel rengidir.

Kalbin uyumu rengin uyumundan önce gelir. Kalbiyle arayanlar gözleri ile arayanlardan daha geç ulaşsalar da menzile, menzillerinde şaşma olmaz, sapma olmaz. Belki geç kalırlar, belki günbatımına yakalanırlar belki ömürlerinin kerahet vaktine varırlar ama doğru kalbi, gerçek menzili, hakiki maksudu bulurlar.

Elin eli bulması kalbin kalbi bulmasından önce vuku bulursa kış güneşine aldanıp çiçek açan ağaçlar gibi ilk soğukta vurgun yer, solar gider o eller. Kalp kalbin baharıdır. Ellerin çiçek açması için baharı beklemek gerekir. O baharda ister gözler nergis açsın ister eller karanfil ister yüzler çiğdem açsın, kökleri ile bir kalbe sıkıca tutunduklarından ebediyen solmazlar. Ya bir sonraki baharda ya da diriliş günü yeniden açarlar ki bu yeniden açmaları sadece bir tazelenişten ibarettir.

Hangi kalpten söz etsem kocaman bir dağ oturuyor kalbimin üstüne. Kalp deyince ilkin şairlerin kalbi geliyor aklıma. Kiminin kalbi “gümrah ırmakları tanımaktan kaygılı”, kiminin “kalbinde bir gül kesiği”, kiminin “kalbinin atışlarında erir kar”, kiminin de “kalbidir mâsivâyı tüketen”. Kiminin “kalbi ölü mevsimler gibi”, kimi “aralık kalbinden aşklar döker”, kiminin kalbi “daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi”, kiminin de kalbi “kar yüklü yağmur yüklü, keder yüklü”…

Hayat; kalbine umut bağladıklarınızla, umuduna kalbinizi bağladıklarınız arasında dönüp durmaktan ibarettir. Kalbin umudu, umudun kalbini arar daima. Kalbini, yüzünde taşıyanlar; yüzünü, kalbinde taşıyanlardan daha az yorulur. Onlar ki yürüdüğü yolun gönlünü yapar, özür diler rüzgârdan hızına engel oldu diye. İncittiği her bir dalı için affını ister ağaçlardan, bağışlanma diler ürküttüğü kuşlardan. Hâsılı; kalbini, yüzünde taşıyanları sevin, yüzünüzde bir kalbiniz olsun isterseniz…

Anladım ki kalp en büyük definedir. Evet, hazineden çok definedir kalp. Zira hazinede biriktirmek anlamı vardır definede örtmek, gizlemek. Siz, siz olun eliniz öyle uluorta uzanmasın bir kalbe, bihakkın hakkını vermeden aşkın. Çünkü aşk adâlettir, âdil olmayan âşık olamaz.

 Hüseyin Çolak

Not: Yazarın bu yazısı insaniyet.net sayfasında yayımlanmıştır.