Baharı müjdeleyen günlere doğru uyuyup, bir yandan bayram telaşı ve yorgunluğu eşliğinde, ışıl ışıl bir bahar güneşine uyanınca insan, uzun süren yol yorgunluklarından kurtulmuş gibi çırpınıyor ruhu. Günün başında güneşin ışıklarından öptüğüm günde, yağmuru özlerken bir yandan bir buluşmanın öyküsü düşüverdi içime…
Bayramlar birlikteliğimizin teminatı, geçmiş ve gelecek arasında kurulan bağların güçlü birer ivmesidir. Çok yakınlaşmanın getirdiği uzaklığı yaşadığımız bu günlerde, bayramların evimize misafir olması ne hoş olur. On kavuşanlar ne kadar mutlu, onunla yaşlananlar ne kadar mesuttur. Kökleri bir insanların daha doğrusu aynı dili konuşabilen insanların bir araya gelmesi bağları kuvvetlendirebilmek ve “geleceğe dair neler yapılabilir” sorusunun kaygısını yaşayabilmek adına beraberlikler eşsiz bir fırsattır. Karınca bile gittiği yerden bir iz bırakır gider. Bir iz bırakmalıyız bizden sonraki nesillerin rahatça yürüyebilmesi için.
İşte böyle bir günün aydınlığında kendimizi, kurulduğu bu günden bu yana değerlerimizi yaşatma gayretinde olan Karapınar İmam Hatip Mezunları Derneğinin (KİHA-DER) bayramlaşma töreninde bulduk kendimizi. Bayramın 3. Gününde gerçekleşen programa katılımından dolayı herkese ayrı ayrı teşekkürü borç bilirim. Yüreği aynı aşk için çarpan insanlara selam olsun. Geçmişi kadar görkemli, aydınlık geleceğe adım atan ve umutla bakan okulun bir mensubu olmak bana her zaman onurlandırmıştır. İmam-Hatip okumak bir aşktır. İmam- Hatip okumak kişiye şuur ve kimlik katar. Bir çizgi, bir omurga, bir duruş sergiler. Yıllar önce bir arkadaşımın bana “Hocam toplumun sizden beklentisi var demesi” bu tezimi sanki haklı kılıyor gibi. Evet, toplumun beklentisi var elbette. Bizim sarığımız beyazdır. Çabuk kir alır. Onun için yolda, sokakta, alış verişte ticarette bu ruhumuzu yansıtmalıyız. Her alanda olmalıyız. Din, eğitim, sanat, edebiyat, spor… Üstadın dediği gibi “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir, şuurunda bir gençlik! Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin davacısı bir gençlik! Kim var diye seslenilince, sağına, soluna bakmadan; ben varım' diyen bir gençlik”
Bütün bu düşünceleri şiar edinmiş Karapınar İmam Hatip Mezunları Derneğinin organizesi ile köklü bir geçmişe sahip Karapınar İmam Hatipliler olarak bir araya geldik. Gök kubbenin altında hoş bir sadâ bırakıldı. Öncelikle okulun arsasını İmam-Hatip Okulu kurulsun diye vakfeden Hacı İhsan Yeşilyurt amcaya rahmet diliyorum. Kaç nesil güzel bir iz bırakarak geçti o sıralardan. Kaç nesil gök kubbede hoş bir seda bıraktı. Kaç nesil kör karanlıkları aydınlattı böylelikle… Bütün bu aydınlanmaların devamını diliyorum. Geçmiş gelecek arasında bağ kurmak adına öğrencilerimize katkı sağlayacak alanlarda mezunlar ile mevcut öğrencilerimizin buluşturulmasının gelecek nesiller adına katkı sağlayacağını da düşünmekteyim.
İnsanoğlu olarak gayretlerimiz ile sorumluyuz. Zafer Allah’ın bize lütfudur. O istese olur. KİHA-DER’in yeni yönetimi ve bu şiarla yola çıktığına müşahit olduk. Bir kişinin kazanılabilmesinin önemine değindik.
Ruhlara dokunabilmenin kaygısını yaşadık. Bununla birlikte geçmişi yâd edip, geleceğe dair neler yapılabileceğinin altını çizdik. Yüklerini omuzlarında hisseden, organizede emeği geçen herkese dilimizin döndüğü ve dönemediği, hiçbir dilde anlatılamamış ve anlatılmayacak her halimle şükranlarımı borç biliyorum. Zaman ayırıp gelenlere çok teşekkür ederim. Gelmek isteyip gelemeyen kalpleri o okulun bahçesinde atanlara da selamların en güzeli ile selamlamak isterim. Sözlerimi çok uzatmadan sırayı Şairin;
“Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal/Bâkî kalan bu kubbede bir hoşsadâ imiş" sözüne kulak vermek istiyorum. Yani diyor ki Mahmut Abdülbaki (Baki)
“Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal, Çünkü bu gök kubbe kalan ancak hoş bir seda imiş.”
Geçmiş ile gelecek arasında bağ kurma kaygısı ile birlikteliğimizi daha çok pekiştirme kaygısıyla yola çıkılan bu güzel organizede emeği geçen, gök kubbenin altında olan, olmak isteyip kalpleri bizimle beraber atan herkese en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum.Bütün bu duygularla bize uzaklardan bağlanan, uzak coğrafyaların iklimlerinde gölgelenen ama her seferinde memleket diyen Mehmet Türkmenoğlu abiyede kucak dolusu selamlar gönderiyorum. Ve ona diyorum ki “uzaklar çok mu uzak abi”…
Serin bir geceye uyuyup, güneşli bir sabaha uyanınca insan, güzelliklerin ve dostluğun derin köklere gebe olduğuna dair inancı tazeleniyor.Hele dosyalarınızın arasında geçmişi kadar, görkemli bir geleceğe umutla hazırlanan okulun diploması varsa… Güneşin ışıklarından öpmeye koştuğunuz Anadolu kasabasında dostların arasındaysanız...
Ve hele, bu yazıyı okuduğunuzdayazar size "Bulduğun dostlukların kıymetini bil" diyorsa... O zaman yeniden görüşme duası hep bizimle…
Yüreğinizin sahibine emanet olun. Hepinizin bir yerlerde varlığı umut veriyor yeni dimağlara…