Yaşıyorsam eğer kırılgan toprak üzerinde Ağzımda soğuk bir metalik tat var Boğazımda birikmiş çöl tozları…


Hırıltılı sesimlesöylenecekçok şey var aslında
Ama harflerin hepsi enkazaltı, düşünceler yeraltında saklı

Bir sabah yitirildi tüm konuşmalar, erken başladıkaybolmalar
Kendi dilimize yabancı olduk, kaybolduk kendi alfabemizde
Sokağımız yok, yollarımız tümden kayıp, şehirlerimiz bize yabancı
Kapı numaramız hepten bilinmiyor
Geçmiş bir siyah beyaz resimde saklı
Zaman takıldı kaldı 4;17 lere, kalbi durdusaatlerin
Tanıdık değil bu gökyüzü, bu kuşlar ve bu özgürlük, bu sonsuzluk
Şehirlerin dili tutuldu, sesimiz sesimize yabancı, insanlar birbirine şaşkın bakışlı…
Ve kuşlar küskün kanatlarına, kar mevsimine, yağmur toprağına…

Elbet şarkılar vardı, yarınlarda söyleyeceği herkesin
Yaşam, bir koyu perde oldu güzellikle aramızda
Gözyaşı silkelendi pencereden gökyüzünün
Şiir, bir çocuğun saçlarında asılı kaldı
Söz, betonların arasında takılı…
Soğuk olan mevsim değil
Hüzünler çok üşüttü bizi
Uzun olmamıştı Şubat hiç bu kadar
Oysa hiç bu kadar acımasız yaşanmamıştı 
Şimdi sıcak değil hiçbir şey, çocuk gülüşü kadar 
Mesela bir çocuğun el sallaması sonra umuda
Kıyamet te annesini tanımak için annesinden bir parça saç alabilen çocuk
Beni yaşımdan daha çok yaşlandırdı
Sonra yıkılmış bir çay ocağı oldu kalbimin yarısı
Uçurtmanın tellerde takılması gibi, diğer yarısı çocuklarda asılı kaldı

Birde insanların sessiz ağlamalarıvar herkesten habersizbiliyorum
Biliyorum içine doğru iner ince bir sızı gibikalbine insanın
Yarım kalmış her şeyden kalan…
Çocuklarla beraber olmak şimdi, kırlara, okullarda, teneffüslerde…
Çok geç artık uyandırmak güneşi, geç artık müjdelemek baharı…
Yıkılmış şehirler geçiyor şimdi yollardan
Sonra toprağın yorgunluğu omuzlarımızdan yürüyen…
Artık yaşanacak ne varsa bundan öncesi ve bundan sonrası olsun
Böyle koyalım hayatındiğer adını
Kendi yıkılmışlığına göçtü tüm dünya
Herkes aynı karanlığını kendine memleket bilerek
Ve suskunluğu kendine yar ederek
Ve neden sevimsiz geliyor tüm sevinçler
Nereye kaçıyor bir yaprak, deli gibi rüzgârın önünde
Uzandığında bir eşyaya kollarım çok yorgun, gözlerimde çoğalan keder… 
Takvimlerde yerini alıyor sanki musibetler
Bakışlarımız kırılgan ve hiçbir şeyi geri getirmiyor sözler
Gülmek bu kadar iğreti durmamıştı oysa aynalarda
Biz bu kadar yakışıksız olmamıştık hiçbir yerde
Ve sabahları çağırma vakti yaşadığımız
Atar yine kalbimiz insana, insanlığa, yaşama, yaşamlara…
Bir kuş sesinde demlenir belki sevinçler, bir kır çiçeği açışında
Bir bahar serinliğinde, bir ikindi güzelliğinde
Kuşanırız belki umudu yeniden elbise diyerek
Kalbimizin kırılan yanlarından veya çatlaklarından doğar belki bir güneş
Asılmış alnımızınçizgilerinde yeniden göğerecek gibi duruyor

Allah'ım
Çok ölüyoruz şu aralar
Çok azalıyoruz
Yaralanıyoruz git gide
Yarın ve sonraki günler epeyce yetim kaldı
Arz çok yalnız ve çok acılı 
Zamana ve toprağa and olsun
Sönse de bir birevlerin lambaları 
Biliyorum senin ayının nuru hep bakidir
Şefkatin yıkılan yerlerden daha büyüktür
Ve bizim umudumuz kaybolan her şeyden daha iri
İşittik, inandık ve önünde diz çöktük