Gün yorgun bir şekilde kapının kovuklarından sızmaya başlar. İnsanların üzerinde de bir yorgunluk vardır. Bir ay boyunca yemeden ve içmeden uzak kalarak halsiz kalmak bir yandan zor olduğu kadar, bir yandan ramazan ikliminin esintilerini veriyordur. O esintilerin kalbimize, dünyamıza yansımasını bayramların sahibinden diliyorum.
Sabah namazı Müezzinin bir başka heyecanla sesi göklere karışır. Kapılar bizden daha erken uyanır. Kapı kollarında bir bayram sabahına açılmanın heyecanı vardır. Seccadeler alınan en güzel abdestin huşusunda serilir sahibinin önünde. Başlar bir ayrı eğilir. Bir ramazan ayını oruçla geçirip, ramazan ayını son sabah namazı ve bayram namazı arasını beklemek ne kadar anlamlı ve faziletlidir. Kalplerde yeni şehirler kurulur. İnsanın içi kutsal şehirler gibi dolar. İnsanın içine hep uzaklardan yolcular gelir, içinden yolcular gider…
Ve bayram…
Öpeceğiniz bir el, elinizi öpecek birileri varsa ve gideceğiniz bir köyünüz varsa mutluluğu başka yerde aramayın derim. Bayram size süslenerek gelmiştir o zaman. Bunun tam tersini düşündüğümüzde aklınıza bayramın bir an evvel bitmesini istiyor, artık hayatın koşuşturmalarına şahit olmak istiyorsunuz. Yani herkes gibi olmak istiyorsunuz. Herkese benzemek istiyorsunuz. Ayrıcalıklı olmaktan sıyrılıyorsunuz.
Çocukluk ve Bayram…
Çocuk dediğimizde neden hep bayramlar gelir aklımıza. Hiç düşündünüz mü? Sevinçlerin doruğa ulaştığı, ceplerin neşelendiği, gözlerin şekerli tabaklara takıldığı o bayramlar yok mu? Hepsi bir yudumda içilecek şiir gibidir. Ama sevinçlerimizi hep içimizde yaşayalım. Toprağın altında yatan sular gibi sadece biz bilelim evimizdeki mutluluğun tarifini. Elini öpecek biri olmayan veya öpecek bir el bulamayan insanların varlığını unutmayalım. Hüznün tarifesi bayramda daha farklı olur onlar için.
Ve sevdiklerimiz…
İnsanların sevdiklerine zaman ayırması sadece Bayram günleri için değil elbette hayatın her anında olmalı. Dokunmak birine, omzuna el koymak, senin için buradayım diyebilmek ne güzel duygudur. Senin için sadece sen varsın diye… Toplum olarak bunları duymaya ne kadar çok ihtiyacımız var değerli okurlar.
Yorgun biz şekilde gün kapının aralıklarından sızıp gelirken, penceremizden bayramın ve baharın gelişini özgürce göklere bakıp seyredebiliyorsak elbette bunu vatanımız için canını veren şehitlerimize borçluyuz. Onları ziyaret edip onlara dua etmek, onların geride bıraktıkları insanları anmak ne güzel bir hasletliktir. Yani kalbimiz yine sizinle, gönlümüz sizinle hep bir diyebilmek ne güzeldir. Ne güzeldir onların derdiyle dertlenmek. Lütfen onların gözünü pencerelerde bırakmayalım.
Ve ahiret hayatına bizden önce adım atanlar…
"Selam size, ey bu diyarın mümin ve Müslim halkı! İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız” deyip onları ziyaret etmek, ölümlü bir dünyayı yeniden anlamak, Yunusça bir edayla “bu dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti” sözünü yeniden anlamak ne güzeldir. Ne güzeldir dünya hırslarından kurtulup, kısa da olsa bu dünyanın faniliğini yeniden idrak etmek…
Kıymetli Okurlar;
Geçmez dediğimiz bir Ramazan ayıda böylelikle geldi, geçti. Onu memnun edebilmişsek ne mutlu bizlere. En büyük arzumuz bu ayda kazanabilmişsek Allah’ın rızası, sonrası Ramazan ayına yeniden yeni bir kimlikle kavuşma heyecanıdır. Ama yeni bir kimlik ve kişilikle…
Diyeceğim o dur ki;
Rabbim bizleri bayrama günahlarından arınmış olanlardan eylesin. Bu güzel iklimlere yeniden kavuşmak en büyük arzumuzdur. Orucun ve bayramların sahibi bizlerin ömrünü ramazan ahiretimizi ise bayram eylesin… Esas bayramı orada yaşamak bu dünyada için yapacağımız en güzel duadır.
Bayramlar bayram olsun, bayramınız mübarek olsun. Orucun ve Bayramın sahibine hamdolsun… Ve bunların sahibine emanet olun.