Kıymetli Okurlar; Hepinizi selamların en güzeliyle selamlıyorum.
Bir yıldır LGS, TYT, AYT sınavlarına hazırlanan çocuklarımızın maratonu bu hafta sonlanmış oldu. Öğrencilerin heyecanı kadar olmasa bile biz sınav görevlilerinde de heyecan yok değildi. Hepinizin heyecanına şahit olduk. Dikkatimara ara sorulara çekildi. Yazmayı, okumayı seven biri olarak paragraf sorularına zaman zaman göz attım. Paragraf konularının soyut ve uzun olması öğrencinin kafasında doğru cevabı zor seçmesine sevk edebiliyor. En azından bu bende öyle oluyor. Hatta öyle oluyor ki bazen, seçenekleri okurken, bir ara hepsinin doğru olabileceği kanısına bile gidiyorsunuz. Soruların alanında uzman kişilerden çıktığı kendini gösteriyor. Burada şunu sormak istiyorum. Sorular bize ne öğretti?
Okumanın, muhakeme etmenin, düşünmenin, sorgulamanın, önemini bize öğretmiş oldu. Peki, okumak ve bununla birlikte düşünmek, idrak etmek sadece bizlere sınavlarda mı gerekli oluyor? Elbette değil…
İnsan toplum içinde yaşayan bireydir. Toplumsal ilişkilerde iletişim çok önemlidir. Sadece iletişim değil, beden dili, jest mimikler bütün bir zincirin halkasıdır. İnsanlara kendini kabul ettirmenin, kendini ifade edebilmenin yolu kelimeleri güzel seçmek, kelimeleri uygun bir cümleye yerleştirmek, bununla beraber beden dilini kullanmaktan geçiyor.
İşte bütün bunların üstünden gelmek okumakla oluyor kıymetli kardeşlerim. Okumak sizi gidemediğiniz yerlere götüren, ulaşamadığınız yerlere ulaştıran, kendi düşüncelerimizi keşfetmenin, zihnimizi beslemenin geniş bir perspektif ile görmemizin yoludur. Okumak, dünyanın her yerine seyahat etmenin diğer yoludur. Okumak, insanın içindeki uykuda olan düşleri uyandırmaktır.
Ve bu sınavlardan gördük ki okuyan bir adım daha önde oldu.
2000 li yılarda bu sınav heyecanını yaşayan öğrencilerdendim. Bir günde 1.300 tane paragraf, anlam ve felsefe soruları çözen birisiydim. Paragraf soruları bana şiir dolu, bir o kadar bana bir şeyler öğreten kitap gibi olurdu. Ben paragrafları, bana bir şeyler öğretmesinden dolayı çok içten ve kendimi vere vere okurdum. Çünkü okumayı seviyordum. İşte burada önce okumayı sevmek lazım. Olayın kırılması noktası bu. Peki, nasıl seveceğiz okumayı? Şu ana kadar neden okumalıyız sorusuna cevaben yazdım. Şimdi ise okumayı sevmemizin yollarında değinmek istiyorum.
Değerli kardeşlerim;
Öncelikle ilginizi keşfedin. Çok sayfalı kitap yerine, bir kahve içimi aralığında bitebilecek kitaplar okuyun. Bu sizin gözünüze zor gözükmez. Bununla birlikte bölümlere ayrılmış kitaplar okuyun. Bölümlere ayrılmış bazı kitapların içeriği birbirinden bağımsız ise bu size istediğiniz yerden başlama özgürlüğü sunabiliyor. Ama bölümler arası bağ varsa belki okurken kafanız karışabilir. Ben ilk kitabım olan "Kalbin Hükümdarlığı"nı yazarken konuların bölümlere ayrılmasını esas aldım. Bu size, yani okura rahatlık sağlayabiliyor. Bu konuda okurdan olumlu dönüşler aldığımı da söyleyebilirim.
Az ama uzun süreli okumayı tercih edin. Belirli sürede bitirmeyi düşünmeyin. Çünkü aklınız kitabın içeriğinin ne olduğunu değil, ne zaman biteceği kısmında kalabiliyor. Okuma saati ve okuma mekânı oluşturun.Kitap okurken dikkatimizin dağılmaması gerekiyor. Bu nedenle ortamın ışığı, atmosferi, sessizliği, oturduğumuz yerin rahatlığı çok önemlidir. Dikkatinizi dağıtacak durumlardan uzak kalın. Okuduklarınızın altını çizmeyi unutmayın. Vaktiniz varsa not alın. Bunun çok faydası vardır.
Sevgili Okurlar;
Bu dünyaya geliş amacımız sadece bu dünya ile ilgili değildir. Biliyoruz ki bizi bekleyen ebedi yurdumuz var. Bu dünyanın heyecanına, sürüklemesine, hırsına, renkli yaşantısına çok kapılmadan gerçek yaratılış amacına uygun bir yaşantı sürmemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki en büyük sınav içinde yaşadığımız hayattır. Hayatı okumalıyız. Dünya ve ahiret hayatımızın mutlu ve mesut olması için dünya ve ahiret dengesini iyi kurmalıyız. Bu haftaki köşe yazıma üzerimde ve Karapınarlı öğrencilerin eğitiminde emeği olan, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış ve halen Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan Mevlüt Ergen hocamızın hatıra defterime yazdığı satırlar ile son vermek istiyorum.
Sevgili öğrencim İbrahim;
Sana"Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka" ayeti kerimesine uygun bir hayat diliyorum.
Nice güzel ve hayırlı sonuçların sizleri kuşatması umuduyla…