İklim Değişikliği Çevre Bakanlığına Eklendi:

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adı 21.Ekim.2021 tarihinde; “Çevre Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirildi. Bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği Başkanlığı ve “İklim
Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu” kuruldu.
Bu arada; Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olan “Meteoroloji Genel Müdürlüğü” ile
“Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü” de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı’na bağlandı.
Bu değişikliği ve özellikle İklim Değişikliği’nin bakanlık seviyesinde takip edilmesini çok olumlu
buluyorum. Meteoroloji Genel Müdürlüğü zaman zaman Çevre ile ilgili bakanlıklara bağlanmıştı.
Şimdi yerine geldi. Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün olması gereken yeri Çevre
ile ilgili bakanlıktır. O da iyi oldu.
Olması ve Olmaması Geren İki Konu:
Çevre Bakanlığı’ndan emekli bir il müdürü ve bir çevre aktivisti olarak olmasını beklediğim ve
gelecekte olacağına emin olduğum iki konu ise:
1-Şehircilik Bölümünün çevre bakanlığı bünyesinden ayrılması,
2-Halen Tarım Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü” nün
de Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlanması.
Beklentilerimiz Nedir ?
İklim değişikliğinin bakanlık seviyesinde takip edilecek olmasından çevre aktivisti olarak çok
memnunum. İklim değişikliği 35 yıldır konuşulmasına rağmen Tüm Dünya’da gereken ilgiyi görmedi.
Özellikle büyük ekonomiye sahip birkaç Dünya ülkesi uluslararası toplantıları mış gibi yaparak idare
etti. Karbon salımları düşük sanayileşememiş ülkelerin kotalarını satın alalım gibi, sorunun çözümüne
katkı yapmayacak gıcık ve kandırıkçı politikalar izlediler. Bilim insanlarının uyarıları, bir şey olmaz
mantığıyla fazlaca dikkate alınmadı.
Ülkemiz de sanayileşme yolunda ilerlemekte iken Kyoto kararları ve Paris anlaşmasını fazla
dikkate almamıştı.
Şimdi ise ülkemiz Paris Anlaşması’nı onayladı.
İklim değişikliği sorununu bakanlık düzeyinde takip etmeye başladı.
Kağıt Üzerinde Kalmamalı.
Ülkemizin yaptığı bu değişiklikler kağıt üzerinde kalmamalı. Zira ülkemiz Akdeniz Havzasında
iklim değişikliğinden en çok zarar görecek ülke durumundadır.
Özellikle Konya Kapalı Havzası adeta can çekişmektedir.
Sulak alanları ve gölleri kurumakta,
Yeraltı suları hızla azalmakta,
Yeraltı sularının aşırı çekilmesi nedeniyle Karapınar Yöresi oluşan obruklarla adeta
çökmektedir.
Alınması gereken önlemlere bir an önce başlamalıyız. Taşıma su ile değirmenin dönmeyeceği
bilinciyle havzanın gerçekleriyle yüzleşerek “Konya Kapalı Havzası Yönetim Planı” nı gerçekçi bir
şekilde hazırlamalıyız.
Hoşça kalın.