Yaşam sahnesinde odaklandığımız küçük olumsuzluklar çoğumuzun hayatını olumsuz etkiler.

Bu küçük olumsuzluklar küçük kara noktalar gibidir. Bu kara noktaların sadece bizi bulduğunu her zaman bize bulaştığını zannederiz. Oysaki o küçücük kara noktanın arkasındaki beyaz zemini fark etmeyiz veya görsek de görmezlikten geliriz… Bazen bu kara noktaları hayatımızda öyle çoğaltırız  ki, onun  ardındaki beyaz zemini  tamamen kapatırız. İşte bu andan itibaren yaşam bizler için ağırlaşmaya başlar.
Günlük koşuşturmalarımız içinde bazen öyle şeyleri kendimize dert ediniriz ki, sonradan da bunların hiç de büyütülecek bir durum olmadığını fark ederiz. Fakat bu durumu fark edene kadar da sinir sistemimizi tahrip ederek hem kendimize hem de çevremize zarar veririz. 
Sıkıntı yaşamamız da insan olmamızın gereğidir. Bazen küçücük bir sorunu öyle bir büyütürüz ki, o küçücük sorun şişe şişe tüm bedenimizi kaplayacak hale gelir. 
Arabamızla yolda giderken bir aracın arkamızdan sürekli selektör yaktığını veya yanınızdan geçerken birkaç kez korna çaldığını fark etsek, hemen öfkelenir belki de o kişiyle kavgaya tutuşabiliriz. Diyelim ki, aracımızı durdurduk ve onun üzerine doğru yürüdük, onun arabasının da kapıları açıldı ve içinden çam yarması gibi iki adam çıktı. O anda arabana tekrar binmeye zamanın da yok.  Şimdi ne olacak? Artık onların insafına kalmış. Bundan sonra olabilecekleri siz hayal edebilirsiniz. Sizi güzelce benzetebilirler. O gününüzü hastanede veya karakolda geçirebilirsiniz. Peki, böyle tepki vermekle kazancımız ne oldu? Böyle bir durumda kendi kendimize; " Benim için yaşam kıymetli…Senin gibi magandalara ayıracak zamanım yok!" dersek kazanmış mı, kaybetmiş mi oluruz?
    Gün içerisinde birçok küçük soruna kapı açarak içimize girmesine izin veririz. Bizimle ilgili küçük eleştiriler, dedikodular, herkesin yapması gereken bir işi tek başına üstlenmek ve bu işi bitirmeyi kendimize gurur meselesi yapmak enerjimizin negatife dönüşmesine neden olabilir. Bırakın sizi eleştirsinler, bırakın dedikodumuzu yapsınlar. Başkalarının yapması gereken işleri onlara bırakalım. Bunlar hayat sahnesinin küçük ayrıntılarıdır. Bu küçük noktaların hayatımızı zehir etmesine izin vermeyelim...
Her ne iş yapıyorsak yapalım onun içine duygularımızı koymadıktan sonra gerekli verimi alamıyoruz. İnsanlarla iletişim kurarken duyguların kullanılmadığı anlarda inandırıcı olamıyoruz. Karşımızdaki kişiye söylediğimiz söz ne kadar duygu yüklüyse o kadar da inandırıcıdır. Çevremizle kurduğumuz sağlıklı ilişkiler hayatımızdaki kara noktaların kaybolmasına yardımcı olacaktır…
Hayatın aynı film gibi olduğunu, mutluluklarla mutsuzlukların sürekli yaşanacağını bilmeliyiz…Olumsuzluklarda önemli olan sağlıklı karar verebilmektir. Bunun için de belki biraz zamana ihtiyacımız olacaktır…Bu zaman da bize verilmiştir….