Yaşantımızın keyifsiz olmasının en önemli nedenlerinden biri kendi üretimimiz olan boş mazeretlerdir.
Kendi sorumluğumuzda olan işleri yapmadığımız zaman, bunun sebebi sorulduğunda bahaneler üretmekte üstümüze yoktur. Onlar her an bizim yanımızda bizimle beraber gezer, bizimle birlikte yerler, bizimle birlikte içerler.
Yaptığımız her şeyde, bulunduğumuz her davranışta kendi düşüncelerimizin damgası bulunur. Düşüncelerimizi nasıl kullanacağımız bize bağlıdır. Düşünceler arabanın vitesi gibidir. Arabamızın hangi hızda gitmesini istiyorsak ona göre vites ayarı yaparız. Bazen yakıt tasarrufu yapalım diye yokuş aşağı inerken, arabamızın vitesini boşa alırız, bu sırada fren patlarsa feci bir kaza yaşayabiliriz. Düşüncelerimizi de arabanın vitesi gibi serbest bırakırsak, bir süre sonra hayatımızı alt üst ederler. Beden olarak esir hayatı yaşayabiliriz, fakat düşüncelerimizin denetimi sadece kendimize aittir.
Düşüncelerimiz kendi denetimimizde olduğu için, düşüncelerimizin zenginliği ve kalitesi hayat sahnesindeki kalitemize de ışık olur. Bizler zihnimizin alıcılarını neye çeviriyorsak ve buradaki odaklanma süreklilik arz ettiğinde istediğimiz şeyi kendimize çekeriz. Mazeret bulmak istiyorsak onu hemen kendimize çekeriz. Bizler hayat sahnesinde neye inanıyorsak, yaşantımız da öyle olur. Çünkü düşündüğümüz şeyler bizim gerçeğimiz olmaya başlar.
Sabah kalktığınızda "Ne olursa olsun bugün benim günüm olacak." de. Şunu unutmayalım ki yaşam bize her gün iki seçenek sunar: Günümüz ya iyi ya da kötü geçecektir. Biz doğal olarak günümüzün iyi geçmesini isteriz. Günümüz iyi geçerse o gün daha çok şanslıyızdır. Yalnız günümüz kötü de geçebilir. Günümüz kötü geçerse yine iki seçimimiz vardır: Ya ruhsal çöküntü yaşayarak bu olaya kurban oluruz ya da yaşadığımız bu istenmeyen bizi mutsuz eden olaydan ders çıkarırız. Yaşamak istediğin ne ise onu seçmek elimizde.
Bir ağaç ne kadar azametli görünse de içine kurt girdiğinde o koca gövdesi bir müddet sonra yere yığıl gibi, kendimizi ne kadar güçlü hissetsek de zihnimize gönderdiğimiz olumsuz mesajlar bir müddet sonra içimizi kemirmeye başlar ve hayatımız bir anda alt üst olur. Olumsuz düşüncelerin içinizde dolaşıp da hayatınızı karartmasına izin vermeyin.
Her ne iş yapıyorsak yapalım onun içine duygularımızı koymadıktan sonra gerekli verimi alamıyoruz. İnsanlarla iletişim kurarken duyguların kullanılmadığı anlarda inandırıcı olamıyoruz. Karşımızdaki kişiye söylediğimiz söz ne kadar duygu yüklüyse o kadar da inandırıcıdır.
Kendisiyle barışık yaşamayı beceren, mutluluğun tadına varan insanlar mazeretlerden her zaman uzak durur. Bu insanların çevreleriyle ilişkileri de uyumludur. Bu insanlar genellikle pozitif enerji taşırlar ve bu enerjilerini de etraftakilere yayarlar. Bu özellikleri, etraflarında birçok kişinin toplanmasını sağlar. Çünkü bu insanlarda garip bir çekim gücü vardır.
Mazeretsiz yaşam dileğimle…