Milletvekillerinin en önemli özellikleri malumunuz olduğu üzere genel başkanın seçtiği kişilerden oluşuyor olmalarıdır.

Yani maalesef milletvekilleri günümüzde milletin değil, bilakis genel başkanın vekilleridir. Şimdi bu konuyu biraz açalım, sanırım siz de bana katılacaksınız.

Bugün bir seçim olsa durum şöyle işleyecek. Öncelikle milletvekili olmak isteyenler aday adayı olarak, seçilmek istedikleri partiye başvuracaklar. Partilerin genel merkezlerinde bir komisyon bu aday adaylarını değerlendirecek. Hiç olmayacak durumda olanları ayıklayacak ve nihayetinde genel başkanın önüne liste gelecek. Genel başkan da illerdeki seçilecek sıralar konusunda son kararı verecek, liste ortaya çıkacak. Buradaki aday adaylarını, parti açıklayana kadar neredeyse vatandaş hiç bilmeyecek bile.

Dolayısıyla milletvekili adayı olacak birisi genel merkezi ve genel başkanı “ikna” ettiği zaman aslında milletvekilliğinin önü açılmış oluyor. Öteki taraftan, halk istermiş, istemezmiş; severmiş, sevmezmiş; halkla iç içeymiş, değilmiş vekil seçimi için çok da büyük önem arz etmemektedir.

Mesela bir milletvekilinin telefonunu açmamasını ben anlamıyorum. İşte bunun tek nedeni var. Nasıl olsa vekil telefonu açsa da açmasa da vekil, vatandaşa karşı bir sorumluluğu yok. Sorumluluğu sadece genel başkana karşı. Vatandaşın sorununu dinlemiş dinlememiş hiçbir önemi yok.

Hatta bazı vekiller serzenişte bulunuyorlar; “efendim gece gündüz arıyorlarmış, lüzumsuz arayanlar varmış vs. vs…” Tamam da zaten o nedenle sen vekilsin, birçok kişi değil. Eğer siyasete giriyorsan siyasetin semeresi olduğu gibi ceremesi de vardır. Dolayısıyla siyaset tek yönlü bir iş değildir. Siyasetin “hammaddesi” insandır.

İşte bu nedenle de vatandaşın siyasete ilgisi azalmakta, çözüm yollarını siyasette aramak konusunda çok da istekli olmamaktadır.

Tabii ki bu yazdıklarımdan, milletvekillerinin hepsinin böyle olduğu gibi bir sonuç çıkarmayın lütfen. Sözüm TBMM’ye gidip ondan sonra seçim bölgesini unutan veya telefonuna bile bakmayan vekilleredir.

Buraya kadar okuyanlara bir örnek vermek gerekir artık. Pazar günü evde oturup ne yazayım diye düşünürken bir dostumdan bir telefon geldi. Çok fazla detayıyla sıkmayayım; bu dostum görme engellilerden bir kafileyi Konya’dan Arsuz’a bir organizasyonla götürüyor. Arsuz Gençlik ve Spor Bakanlığının tesislerine giden kafile orada görme engelliler için uygun olmayan bir programla karşılaşıyorlar. Oradaki kamp müdürü tabii ki kendisine verilen talimatla uyması gereken programa uymak istiyor ve bu program haliyle görme engelliler için uygun olmayacak bir program niteliğinde. Dostum beni arıyor durumu aktarıyor ve bir gazeteci olarak serzenişini bildiriyor.

Dediğim gibi detaylarla çok sıkmak istemediğimden uzatmayayım. Ben de, yıllarca Gençlik ve Spor Bakanlığında emek vermiş, en uzun genel müdürlük yapan Konya Milletvekilimiz Mehmet Baykan’ı aradım. Olayın dün yani Pazar günü olduğunu bir kez daha belirteyim. Sayın Baykan telefonu o an açamadı ancak 5-10 dakika içerisinde geri döndü. Durumu anlattım, gereken bilgileri verdim. Aradan 15-20 dakika geçmeden sevdiğim dostum beni aradı ve sorunun çözüldüğünü, görme engelliler için bir düzenleme yapıldığını belirtti.

Olayı birkaç yönden yorumlayalım isterseniz. Sayın Vekil, görme engelliler kafilesini –ki sadece Konya’dan değil birkaç ilden katılım varmış- ne kadar mutlu etti. Ve bu kafiledeki insanların hepsi durumun Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın aracılığıyla çözüldüğünü biliyorlar. Milletvekili Baykan’ın bu kadar insanı sevindirmekten aldığı dua ve mutluluk da bunun cabası.

Ülkemizde maalesef bu tür ufak tefek işler bile bir milletvekili devreye girmeden yapılması kolay olmayan işler. Şimdi Sayın Baykan’a ulaşamasaydık, bu kafile gerisin geriye dönecek, herkes üzgün ve mutsuz olacaktı. 1-2 dakikalık bir telefon konuşmasının değiştirdiği hayatları düşünebiliyor musunuz?

İşte milletvekili önce milletinin vekili olmalıdır. Milletine karşı sorumlu olmalıdır. Milletinin ihtiyaçlarını, sorunlarını dinlemelidir. Genel başkanı ondan sonra gelmelidir. O zaman ömrü boyunca milletin gönlünde yer bulur. Milletin gönlünde yer bulmak bir- iki dönem TBMM’de koltuk bulmaktan çok daha önemlidir.

Dostlukla kalın.