Aile, birbirine doğrudan akrabalık bağlarıyla bağlı olan, erişkin üyelerin çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği bir insan topluluğudur.(Giddens, 2005) Aile, çocuğun üyesi olduğu ilk toplumsal kurumdur.

Çocuğun sosyalleşmesinde en önemli kurumların başında aile gelir. Toplumsallaşma, çocuğun içinde bulunduğu toplumun kurallarını, değerlerini öğrenmesiyle başlar. Bunun önemini kavrayıp da
toplumun değerlerine, beklentilerine uygun davranışlar sergilendiğinde çocuk da ilişkilerini uyumlu bir şekilde sürdürür. 
Toplumsallaşma çocuğun doğumuyla, ilk aylarda anne babasının dışındaki bireylere gülümsemesiyle başlar ve bireyin bu dünyadaki hayatının sona ermesine kadar devam eder. Toplumsallaşma süreci bireye kanunlara, diğer insanların duygu ve düşüncelerine saygılı olmayı, sorumluluklarının bilincinde olarak birlikte yaşamanın öneminin anlaşılmasını sağlar. Birey de toplumun uygun gördüğü, onayladığı bu davranışları sergileyerek mutlu bir şekilde hayatını devam ettirir. Sosyalleşme süreci henüz aile ortamında başlar, çocuğun kendi yaşıtları arkadaşları, akrabaları arasında devam ederken, okula başlamasıyla birlikte öğretmenlerinin yardımıyla yeni bir yön bulur.
Aileler ve içinde yaşanılan toplumlar birbirine benzer ve birbirlerinin kopyaları gibidir. Aileler, çocuklarına toplumsal hayatta nasıl davranacakları konusunda bir şeyler öğretirler. Kimi aileler çocuğuna isyankarlığı, kimi aileler bencilliği, kimi aileler ortak yaşama için gerekli olumlu davranışları, kimi aileler sorumluluğu ve adil davranmayı öğretir.
Baba; nesillerin devamı, çocukların toplumsal hayata hazırlanması, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması, aile içinde ahengin sağlanması rolünde önemli bir
yerdedir. Çocuk yetiştirme görevi sadece anneye veya sadece babaya ait olmadığı için, bu görevde baba anneyle birlikte hareket ederek çocuğunu toplumsal hayata
hazırlar. Bir ailede baba yoksa veya babanın çocuğun yetişmesindeki ilgisizliği çocuğun bir yönünün eksik kalmasına neden olur.
Özellikle annenin de bir işte çalışması durumunda, babanın sorumluluğu daha da artar. Çünkü annenin çalışma hayatının getirdiği yorgunluk ve ev işlerindeki yoğunluğu nedeniyle babanın desteğine ve yardımına daha çok ihtiyaç duyulur. Ev işlerinde babanın anneye yardımcı olması, işlerin daha çabuk bitmesine, annenin hem eşiyle hem de çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmesini sağlar. Aile bireyleri birbirine ne kadar çok zaman ayırırsa ilişkiler de o ölçüde sağlıklı olur. Bir çocuk için güven demek, elini sımsıkı tutan babasının eli
demektir

AİLENİN GERÇEK ANLAMI (2)

Anne Çocuğu dünyaya getiren, ailenin en önemli bireyidir. Çocuğun ilk öğretmeni annedir. Anne, toplum kültürünü çocuğuna yerleşmesini sağlayan, ona
kişiliğinin gelişmesinde yardımcı olan toplumun da en önemli kişisidir.
Türk toplumunda annenin yeri ve önemi her zaman diğer bireylerden farklı tutulmuştur. Kadınlar, erkeklere göre fizyolojik olarak güçsüzdür; ama annelik
kadına güç verir. Eski Türk toplumları incelendiğinde kadına büyük değer verilmiş, devlet yönetiminde ona da söz hakkı tanınmıştır. Kurtuluş Şavaşı'nda gerek cephe gerisinde gerekse cephelerde erkeklerle birlikte omuz omuza savaşarak bu gücünü tüm dünyaya kanıtlamıştır. Bu durum Türk toplumunun geleneksel ev kadınlığı rolünü yüklenen anneye farklı bir bakış açısı getirmiş ve kadınlara iş hayatında duyulan ihtiyacı da arttırmıştır. Anne, sadece evde çocuklarının ve kocasının ihtiyaçlarını gideren bir birey değil, aynı zamanda aile bütçesine de katkıda bulunan üretken bir kişi olmuştur.
Çocuk; hayatının ilk buluşmasını ailede gerçekleştirir. Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde sevgi, şefkat, bakım ve yetiştirilme ister. Her bireyin bu ihtiyaçlarını karşıladığı yer onun kendi ailesidir. Her anne ve babanın çocuğu kendine başka güzel, bir başka sevimli gözükür. Çocuk; anne, babanın canından bir parça ve varlığının bir uzantısıdır. Ailenin adını, sanını yaşatacak, soyunu sürdürecek bir varlıktır. Çocuk ailenin mutluluk kaynağı, tüm ilgilerin odağıdır.
Biz anne babalar çocuklarımız hastalandığı zaman sabahlara kadar başında bekleriz. Onun eline iğnenin ucu batsa, canının yandığını hissetsek sanki bizim
canımız yanar. Onu her şeyden sakınır dururuz. Çocuk; anne, babaya güç verir; onlara sıkıntılarını unutturur. Çocuğun ilk gülüşünden, ilk diş çıkarmasına, yürümeye başlamasından, ilk konuşmaya başlamasına kadar her gelişme devresi anne ve babada büyük sevinç nedenidir. (Yörükoğlu, 1983 S:4)
Çocuğun gelişme dönemlerindeki her yeni davranışı anne babayı şaşırtır. Okula başlayacağı günü iple çekeriz. Kendisine okul için aldığımız kıyafetleri okul açılmadan önce defalarca giyer, biz de anne baba olarak onun karşısına geçer onu büyük bir gururla seyrederiz. Eve misafir geldiğinde kendisine alınanları büyük bir heyecanla getirip onlara da gösterir. Okula başladığı ilk günkü heyecanı anne babaya da farklı bir mutluluk verir.
Çocuğunun aldığı ilk karnesi anne baba için çok önemlidir. Bir de karnesi pekiyilerle doluysa o zaman anne babanın keyfine diyecek yoktur. Anne babaların
bu tabloyu yaşaması onlara büyük bir mutluluk verir. Anne babalar, çocukları kendilerinden ayrı kaldıklarında onların özlemlerini çeker, onların sevinçlerini paylaşır, başarılarıyla övünür. Onların iyi bir yurttaş, iyi bir anne baba olduklarını görünce, görevlerini başarmanın sevincini yaşarlar. Çocuklar, genellikle model olarak anne ve babayıörnek alırlar. Onlara benzemeye, onlar gibi olmaya çalışırlar. Çocuklar anne babayı örnek alırken onlarda ne görüyorlarsa aynısını kendilerinin de yapmaları gerektiğine inanırlar. Dünyaya gözlerini açıp "merhaba" diyen çocuk, aileye yeni bir heyecan getirir.