İklim değişikliği, Küresel ısınma, Doğal kaynakların hesapsızca tüketilmesi, Dünya yüzeyinde çok zor oluşan toprağın kirlenmesi ve erozyonla kaybedilmesi, Hava kirliliğinin yaygınlaşması, bitki ve hayvan türlerinin giderek yok olması , denizlerin plastik ve çöplerle kirletilmesi, vb.. daha birçok olumsuzluğu sayabiliriz.

İnsanların çoğunluğu bu sorunları birileri çözsün istiyor. Görüyoruz ki bu gerçekleşemiyor. Çözümden yana bilim insanları, sivil toplum örgütleri , Birleşmiş Milletler Teşkilatı , bazı devletler ve siyasetçiler var.
Var ama yetmiyor.
Biz bireyler olarak keşkeleri geride bırakmak istiyorsak yani sıkıntılarla dolu döngüden çıkılsın diyorsak başta kendimizin,ülkemizin ve Dünya’nın hayrı için tılsımlı kelime HAYIR demeyi bilmeliyiz. Örneğin,
Gerek duymadığımız bir ürünü ,indirimde diye almadığımızda kibarca bir “hayır” demiş oluyoruz.Zira gereksiz bir kaynak tüketimidir. Üretim patlamasıyla oluşan rekabet insanlara “tüket At” baskısı yapıyor.
Açık büfe diye tabaklarımızı tıka basa doldurmayıp,geride atık gıda oluşturmamayı tercih etmek incelikli bir “hayır” dır.
Güneş enerjisi gibi,rüzgar enerjisi gibi ,hidrolik gibi yenilenebilir enerjiler varken başta kömür fosil yakıtlara “Hayır” diyebilmemiz; kendi sağlığımız yanında ortak evimiz olan Dünya’mızın sağlığı açısından son drece önemlidir.
Kömüre Hayır !
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri birçok olumsuz sonucu da beraberinde getiriyor. İklim Değişikliği Konferanslarında Türkiye’nin 2030 da kömürden çıkış taahhüdünün ülkemiz için sağlık yönünden faydalarına bir bakalım. Kömür santrallerinin önümüzdeki 7 yedi yıl içinde kapatılmasıyla 102 bin 600 erken ölüm ve 30 bin 975 erken doğum engellenebilir. Aynı zaman da 114 bin 683 hastane başvurusu, 27 milyon 600 işgünü kaybı ve 231 milyon 333 bin hastanede geçirilen gün önlenirken , 419 bin 835 çocuk bronşitten korunabilir ayrıca 3,1 trilyon Tl. sağlık maliyeti ortadan kaldırılabilir. Tabii sadece insan merkezli düşünmemiz lazım. Dünya’nın insan kaynaklı 6.Büyük yok oluşa doğru gittiği yolunda bilim insanlarının görüşleri vardır. Birçok türün yaşam hakkını elinden alan insan kaynaklı iklim krizine karşı hep beraber mücadele etmek tüm dünyadaki insanların görevi olmalı.
Beyazlatılmış ekmeğe Hayır..
Nişasta bazlı şekere Hayır…
Genetiği değiştirilmiş ürünlere Hayır..
Kültürümüzde var olan ve büyüklerimizden öğrendiğimiz israf etmemek , tutumlu olmanın ne kadar önemli olduğunu bugünlerde anlıyoruz.
Biyoçeşitlilik Konferansı
Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Konferansı, Kanada'nın Montreal kentinde 07.Aralık’ta başladı.. 19 Aralık'a kadar sürecek ve 17.000 katılımcının yer aldığı konferansta “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” nin yenilenmesi düşüncesi masada olacak. İstilacı türlerin yayılmasını önlemek, böcek ilaçları ve plastik kullanımını azaltmak dahil 22 başlık konuşulacak.Ülkemizi Tarım ve Orman Bakanı Prof.Dr.Vahit Kirişçi temsil edecek.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in “Doğaya bir tuvalet gibi davranarak kendimizi yok ediyoruz” dediği ve “İnsanların ekonomik büyüme için bitmeyen hırsı,büyük bir kitlesel yok oluş silahı haline geldi” dediği günlerde bu biyoçeşitlilik konferansı yapılıyor.
Biyolojik Çeşitlilik Nedir
Biyoçeşitlilik, diğer adı ile biyolojik çeşitlilik var olan bir bölgedeki tüm türlerin, ekosistemlerin veya genlerin oluşturduğu bütüne verilen addır.
Dünya üzerindeki biyokütlenin % 82 sini bitkiler oluşturuyor. B.M. Raporuna göre: İklim krizi nedeniyle Dünya’da Bir Milyon bitki ve hayvan türü yok olmakla karşı karşıya.
Dünya’da 2.13 Milyon tür listelenmiş durumda. Bu türlerin 1.05 Milyonununu böcekler , 11 Binden fazlasını kuşlar, 11 Binden fazlası nı sürüngenler, 6 Binden fazlasını memeliler oluşturuyor.
Ülkemizin Biyolojik Çeşitliliği
Ülkemizde 12.000 çeşit bitki türü bulunmaktadır. Buların yaklaşık 1/3 ü endemik türlerdir.Biyolojik çeşitlilik bakımından zengin bir ülke olan Türkiye 3 farklı iklim kuşağı ve 3 biyocoğrafi alan üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizde yaklaşık 9500 çiçekli bitki türü var ve bu özelliğiyle ülkemiz ılıman kuşağın en zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ülkelerinden biridir. Avrupa kıtasında yaklaşık 11.000 bitki türü olduğunu düşünürsek Türkiye’nin bitki çeşitliliği bakımından Avrupa kıtası kadar zengin olduğunu söyleyebiliriz.
Sulak alan ekosistemleri tropikal bölgelerden sonra biyolojik çeşitliliği en fazla olan ekosistemlerdir. Ülkemizde Van Gölü, Tuz Gölü, Kızılırmak, Fırat, Seyhan gibi büyük ırmaklar ve baraj gölleri sulak alanlardır.
Biyoçeşitliliği Korumak İçin Neler Yapılmalı
*Erozyonu önlemek için önlem almalıyız.*Mera ve çayır alanlarımızı korumalıyız.
*Ülkemizde bulunan bitki ve hayvan türleri envanteri yapılmalı
*Nesli tükenmekte olan hayvan türleri tespit edilip,koruma önlemleri alınmalı,
*Doğa tarihi müzeleri açılmalı, devlet sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmalı,
*Gen bankaları,botanik bahçeleri açılmalı,tabiat bankalarının sayısı artırılmalı,
*Konu ile ilgili her türlü bilgilendirme ve eğitimler yapılmalı.
Hoşça kalın.