Ülkede bugünün konusu sadece ve sadece geçim sorunudur. Şu nedenle veya bu nedenle buna bir kılıfa gerek yoktur. Sebep ne olursa olsun sonuç olarak vatandaş geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Ve önümüzdeki dönemde, 2024 yılı için asgari ücret belirlenecektir.

Bu geçim sıkıntısını her kesim yaşadığı için herkesin kendine göre bir çözüm önerisi bulunmaktadır. Kimine göre asgari ücret yüzde 35 civarında artacaktır. Kimine göre yüzde 50’nin altında bir artış sıkıntıyı çözmeyecektir. Ama aslında iş bunlardan çok daha farklı değerlendirilmelidir.

Mesela Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir ev sahibinin, kirayı 2 bin 500 liradan 7 bin 500 liraya çıkarmasına değinerek “Bu ne vicdandır?”diye bir tepki gösterdi. Burada şunu sormak gerekiyor. Konya’da 7 bin 500 liraya kiralık ev bulabilecek var mı şu anda? -Ki Konya diğer büyükşehirlerimize göre daha ucuz bir şehir olmasına rağmen…

Hadi Konya’da 4 kişilik bir aile, etliekmek yemeye gitsin. 4 tane tek etliekmek bir de yanında içecek derseniz 600 TL. Bunları bırakın, sabah bir simit ve yanında da bir bardak çay içeyim deyin; 10 liranın üzerinde bir para ödemek zorundasınız.

Hani genelde adettendir; böyle ücretler açıklanacak olduğu zamanlarda, meşhur çay-simit hesabı ortaya çıkar. Ben öyle yapmayacağım ama en azından güya “buğday ambarı” denilen Konya’da “ekmek demeye bin şahit” isteyen ekmeği 7 liradan aldığınızı düşününce bu rakamların geçinmek için çok düşük seviyede kaldığının farkına varmalısınız.

Gelelim diğer bir bakış açısına. Ak Parti bu durumun gayet farkında. Ve de zaman zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan geçim sıkıntısı olduğunu kabul ederek, bunun için alınması gereken önlemlerden de bahsediyor.

Ayrıca Devlet tarafından verilen desteklere ortalama yüzde 50 civarında iyileştirme uygulanıyor. Hatta eylül ayında yapılan açıklamada organik ve iyi tarım destekleri yüzde 80 ile yüzde 200 oranında arttırıldı. Gübre desteği 20 liradan 30 liraya çıkarıldı. Yani yüzde 50 arttı. Bu örnekleri de çoğaltmak mümkün.

Hani “peynir şu kadardı, bu kadar oldu”. Zeytin böyleydi, şöyle oldu” gibi beylik laflar söylemek istemiyorum. Ama her şey artıyor. Her şeyin arttığını gören Devlet de desteklerini arttırıyor. Dolayısıyla yaşayabilmesi için asgari ücretlinin gelirinin de artması gerekiyor. Ve bu gelir öyle yüzde şu kadar enflasyon bekliyoruz o nedenle yüzde bu kadar arttıralım” diye bir söylem olmamalıdır.
Bugün asgari ücretin olması gereken -daha da fazla ama- 20 bin TL’den aşağı olmamalıdır. Bu durum yüzde kaça tekabül eder onu kendiniz hesaplayın. Ama bu durum yüzde meselesi değil, geçim meselesidir.
Artık öncelikle Devlet kemer sıkmalıdır. Öyle har vurup harman savurmamalıdır. Daha sonra sanayici ve iş adamı kemer sıkmalıdır. İş adamı ve sanayici yüzde 100 kar edeceğine en azından bir müddet yüzde 50 ile yetinmelidir. Daha sonra bu odalar, sendikalar gibi kuruluşlar kemer sıkmalıdır. Odalar, sendikalar, STK’lar geçim yerleri olmamalıdır.

O zaman hem Hükümetin enflasyonla mücadele kararlılığında bir geri kalma olmaz. Hem de asıl emek sahibi asgari ücretli yaşayabilecek kadar ücrete sahip olur. Vergilerle, zamlarla, düzenlemelerle şimdiye kadar olan hep “asgari ücretliye” olmuştur. Artık bundan sonraki süreçte asgari ücretli dışında kalan Devlet kurum ve kuruluşları ile diğer “müsrif” kurum ve kuruluşlar elini taşın altına sokmalıdır.

2024 ve 2025 yıllarında açıklanan enflasyonla mücadelede artık mücadele veren asgari ücretli değil, bunun dışında kalan kesim olmalıdır.

Dostlukla kalın.