Siyasette toplantılar, seçim değerlendirmeleri, gelişmelere ayak uydurmaya çalışmalar hep devam etmektedir.
Hani birilerinin dediği gibi “kartlar yeniden karılmaktadır” lafı siyaset için kullanılacak bir laf değildir. Çünkü siyasetin kendi bir mecrası vardır ve bu mecrada akıp gider. Buna ayak uyduranlar ayakta kalır, uyduramayanlar da siyaset sahnesinden silinirler.
Hâlihazırda konuşulan 2024 yerel seçimlerinin tartışmasız galibi CHP’dir. Bunun nasıl olduğunun hiçbir önemi yoktur. Sonuçta kazanan CHP’dir. Bu arada bunu “Türkiye’de kazandı ama Konya’da kazanmadı” diye söyleyenler varsa, o da yanlıştır. Çünkü Konya’da da kazanan, öyle ya da böyle CHP’dir. Ak Parti matematiksel olarak kazanmış gibi gözükse de bu şekilde bir siyaseti devam ettiremeyeceğinin sinyalini de vermiştir.
Bunları söylerken, yarın bir genel seçim olsa o genel seçimin galibinin yine büyük olasılıkla Ak Parti olabileceğini de belirtmeliyim. Daha önceki yazılarımda da söylediğimi gibi siyasal bir değerlendirmede CHP’nin de Ak Parti’nin de mutlak kazandığını veya mutlak kazanmadığını söylemek mümkün değildir.
Bunu neye dayanarak söylediğime beraberce göz atalım.
Cihanbeyli belediyesini CHP kazandı. Ancak aday belirleme sırasında Ak Partililer mevcut belediye başkanından memnuniyetsizliklerini defalarca dile getirdiler. Cihanbeyli halkının mevcut başkana oy vermeyeceğini belirttiler. Bunun için genel merkeze gidiyorlar ancak sonuçta mevcut başkan aday gösteriliyor. Bunun karşılığında CHP’nin adayı, Ak Partililerin de oyunu alarak seçiliyor.
Seydişehir’de bunun tam tersi bir durum ortaya çıkıyor. Mevcut başkan Mehmet Tutal aday olarak isteniyor. Hatta Seydişehir’deki, muhtarlar, oda başkanları, işte aklınıza gelen dernek-vakıf gibi yapılanmaların başkanları toplanıp Ankara’ya gidiyor. Diyorlar ki “Mehmet Tutal aday olsun seçimi biz alırız”. Sonuç yine şahsi inatlara dayanıyor ve Tutal aday gösterilmiyor. Yani bir şehrin içerisindeki dinamikleri yöneticileri hep beraber bir talepte bulunuyorlarsa, bir aday istiyorlarsa, o aday hiç alakasız birisi olsa bile aday gösterilir. Çünkü o dinamikler, o şehri ayakta tutar. –Ki istenilen aday alakasız biri değil bilakis mevcut belediye başkanıdır. Bir kibirle, bir inatla davranıldığı için Seydişehir de kaybedilen ilçeler arasına giriyor.
Altınekin’deki konu da pek farklı değil. Altınekin’in Ak Partili belediye başkanı kendisinin aday olmayacağını, 3-4 isimden birinin çok iyi aday olabileceğini, seçimi kazanabileceğini belirtiyor. Bu arada mevcut belediye başkanı (beğenin-beğenmeyin) Altınekin için çok iyi bir belediye başkanlığı yapıyor ve kasasında parasıyla belediyeyi teslim ediyor. Bunu da bilmek de yarar var. Peki, sonuç ne oluyor? Belediye Başkanının tavsiye ettiği 3-4 adaydan hiç biri aday gösterilmiyor “keyfi” bir aday gösteriliyor ve de sonuçta YRP, Altınekin’i alıyor.
Hatta daha ilgincini Ak Parti Beyşehir’de de yaşamış ama neyse ki Beyşehirli Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış’ın müdahil olmasıyla Beyşehir seçim sonunda Ak Parti’de kalmıştır. Bir önceki dönem bağımsız olarak seçilen Belediye Başkanı Adil Bayındır Ak Partiye geçmiş ama İl Teşkilatı tarafından aday yapılmamak istenmişti. Olaya müdahil olan Başdanışman Akış durumun daha sağduyulu değerlendirmesini yaparak Adil Bayındır’ın adaylığı gerçekleştirilmiş ve Başkan Bayındır tekrar belediye başkanı seçilmişti. Yani neredeyse belki de Beyşehir de Ak Parti seçimi kaybedebilirdi.
Yani bu birkaç örnek bile aslında siyasi kibrin, kuru inatçılığın, “ben bilirim”ciliğin siyasette ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğinin göstergeleridir.
Belediye başkan adayını ben seçeceğim, belediye meclis üyelerini ben seçeceğim, onu ben seçeceğim, bunu ben seçeceğim derseniz siyaset yapamazsınız. Ve nitekim de Konya’da ekonomi, emekliler vb. etmenlerden daha çok örgütsel hatalar seçimin kaybedilmesinde rol oynadı.
Peki, şimdi ne olacak derseniz onu da yazayım:
Öncelikle Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kongreler sürecinin başlayacağını açıkladı. Büyükşehir olmayan illerde belde seçimlerinden, büyükşehirlerde ise ilçe seçimlerinden başlamak üzere il kongreleri ve nihayetinde büyük kongreye gidilecek.
Ancak yapılması gereken, kongreler öncesinde en azından bazı illerde yeni il yönetimlerinin belirlenip, yeni il yönetimlerinin, partiyi kongreye götürmesi uygun olacaktır. Bu açıdan baktığımızda da büyük ihtimalle kurban bayramına kadar olan süreçte bu araştırmalar, değerlendirmeler ve sonuçlar ortaya çıkarılıp; kurban bayramı sonrasında da yeni il yönetimi ve akabinde ilçe yönetimleri belirlenmiş olacaktır.
Konya örgütü de değişecek örgütler içerisindedir. Partisel bağı çok kuvvetli olan, Ak Parti’de kuruluşundan itibaren emek veren, ilk ve kurucu il başkanı olan, 22. dönemde milletvekilliğini de yapan mevcut başkan Hasan Angı “ağabeylik” görevini oldukça başarıyla yerine getirmiş ve şimdi de görevi devredeceği yeni il başkanını beklemektedir.
Yeni il yönetimi tabii ki çok daha vizyonel olmak zorundadır. Yeni dönemde il yönetimi kısır çekişmeleri, inadı, kibri bırakacak ve sürekli halkın içerisinde genel politikaların halka yansımasının takibini yapacaktır. Bunun için de il yönetimi tam bir “A Takımı” olmalıdır. Her görüşten, her işkolundan, toplumun tüm katmanlarından yöneticiler olmak zorundadır. Tamamen kitleselleşmeye açık bir yönetim oluşturulmalıdır.
“Böyle yönetimi nereden bulacağız” diyorlarsa da, o zaman CHP İçerisinde Özgür Özel, İmamoğlu’na karşı kaybetmesin diye Özgür Özel’i destekleyecek, 2028 seçimlerinde de Özgür Özel’in cumhurbaşkanlığı adaylığına çalışacak bir yönetim oluşturmak daha akıllıca olacaktır. En azından yukarıda bahsettiğim gibi bir yönetim kurulamazsa, 2028’de seçim kazanmanın kolay olmayacağını bilen bir yönetim yeterli olabilir.
Konya’da da Türkiye’de olduğu gibi, Ak Parti’nin en büyük sorununun muhalefet bilmemek olduğunu söyleyerek yazıma son vereyim. Ak Parti kurulmuş, ardından hemen iktidara oturmuş ve 22 yıldır bu iktidarı kaybetmemiş bir parti. Dolayısıyla muhalefetin nasıl olabileceği konusunda bir tecrübeye sahip değil. “Nasıl olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan halleder” düşüncesi doğrultusunda, iktidar-muhalefet diyalektiğine yabancı bir örgütlenmenin bundan sonraki süreçte daha sağlam ayaklar üzerinde oturabilmesi için örgütsel gerçekleri göz önünde bulundurması gereklidir. Aksi halde Ak Parti’nin son seçimini 2019’da yapmış oluruz.
Dostlukla kalın.