Millet İttifakının ne yapmaya çalıştığını anlayan varsa lütfen bir de bana anlatsın.

Anlamanın imkanı yok. Hani sanki aday belirleme işlemini “bilerek yapmıyorlarmış” gibi bir hava vardı ya, şimdi artık aday belirlemede anlaşamadıkları aleni olarak ortaya döküldü. Kemal Kılıçdaroğlu sanırım bu “masanın” bir cumhurbaşkanı adayı belirleyemeyeceğini anlamış olacak ki, kendisini ortaya attı ve “ben aday olurum” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına hangi açıdan bakarsanız bakın Millet İttifakı için olumsuz bir yanı yoktur. Diğer masa ortaklarında “seçilemez” diye bir kaygı vardır. Ancak böyle bir kaygı olması çok akla yatkın değildir. Çünkü aday kim olursa olsun seçilebilme garantisi zaten yoktur. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu için bir handikap vardır, eğer seçilemezse siyasi hayatı tamamen bitecektir. Yani bu riski alarak “ben aday olurum” diyen bir genel başkanın önüne engel çıkarmak ancak siyaset bilmemekten kaynaklanır.

“Altılı Masanın” diğer katılımcıları Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmemektedirler. Ancak ne hikmetse CHP’nin de “demokratik destekleriyle” bugüne kadar gelen İyi Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener’den itiraz gelmektedir. Hatta Meral Akşener açık açık Ankara veya İstanbul belediye başkanlarından birisi aday olursa itiraz etmeyeceklerini belirtmektedir. Peki, Meral Akşener’e bu belediye başkanlarından birisinin aday olmasıyla bu belediyelerden en az birinin elden gideceğini söyleyen acaba yok mudur?

Meral Akşener bilindiği üzere siyasi hayata 1994’te Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak DYP’den başlamıştır. Ardından DYP Kadın Kolları Genel Başkanı olmuş ve 1995 Genel Seçimlerinde de DYP Kocaeli milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir. Siyasette malumunuz tabandan gelmediğiniz zaman bir belediye başkanlığının çok kolay alınmadığını, o siyasi emeklerin çok kolay karşılığını bulmadığını bilemezsiniz.

Bunun en güzel örneğini Konya’dan verebiliriz. Konya’da 1989 yerel seçimleri sonrasında SHP’nin beldelerle birlikte 31 tane belediye başkanı vardı. Şimdiki Konya’ya baktığınız zaman sadece 1 tane olduğunu görüyorsunuz. Aynı mantıkla 1994 yerel seçimlerinde Murat Karayalçın’ın “genel başkan olma sevdası” Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını SHP’ye kaybettirmiş ve de ardından 2019 yılına kadar da geri alma olanağı olmamıştır. Hatta orada da ilginç bir durum vardır: Melih Gökçek 2017 yılında belediye başkanlığından istifa edince 2019 yılında Ak Parti’de seçimi kaybetmiştir. Yani mevcut belediye başkanı olarak seçimlere girmek çok önemlidir. 2023 yılında İstanbul veya Ankara büyükşehir başkanlarından birisinin cumhurbaşkanı adayı olması ve kazanma garantisinin de olmaması Millet İttifakına hem büyükşehir belediyesini hem de cumhurbaşkanlığını kaybettirirse bunun tazmini çok kolay olmayacaktır. Görünen o ki Meral Akşener tabandan yetişen bir politikacı olmadığı için belediye başkanlığını çok kolay elden çıkartabilecek bir düşünceye hakimdir.

Meral Akşener aslında milletvekili adaylığı belirlemesinde de birçok ilde çok da politika olarak alışık olmadığımız bir aday belirleme yöntemi uygulamış ve de bu aday belirleme yöntemine göre de beklenilenin altında bir sonuç almıştır. Mesela Konya’da aday sıralamasında Konya’nın bildiği, tanıdığı adayları sıralamak yerine Konya’da yaşamayan Konya’da çok da politik ekip çevresi olmayan adaylarla seçime gitmiş ve bilindiği üzere sadece bir milletvekili çıkarmıştır. Dolayısıyla tüm bunların üzerine Altılı Masa “Meral Akşener’in ambargosuna” göre değil çoğunluğun beklentisine göre aday belirlemelidir. Şu da bir gerçektir ki aday açıklanmadan geçen her bir gün geç kalınmış bir gündür. Şu da anlaşılmaktadır ki, Millet İttifakı daha aday konusunda anlaşamamaktadır. Bir de buna programları ve politikaların uzlaşmasını eklemeye kalkarsak Millet İttifakı hiç de çözüm odaklı bir ittifak görüntüsü çizmeyecektir.

Acaba bu durumu bu 6 parti bilmemekte veya görmemekte midir? Mart da Nisan da seçim olacağı söylentilerinin ayyuka çıktığı bu ortamda hala kamera önü kavgalarıyla zaman geçirmek bu Millet’e de yapılan bir haksızlıktır.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı o kadar negatif durumlara rağmen Ak Parti hala birinci parti gözükmekte ve de muhalefet partileri de bu nedenle oylarını arttıramamaktadır. Millet de bu kavgayla falan zaman geçirmektense “çözüm odaklı” olmaya çalışmaktadır.

Şunu artık muhalefet kabul etmelidir ki Millet İttifakı’nın lokomotifi CHP’dir. Dolayısıyla CHP’nin genel başkanıyla birlikte hareket etmeyi kabul eden partiler –ki buna İyi Parti de dahildir- tutup da CHP’nin genel başkanının cumhurbaşkanı adayı olmasına karşı çıkıyorsa bu abesle iştigaldir. Ciddi bir tarafı yoktur. Politika ciddi bir iştir. Politikacılar ciddi olmak zorundadırlar.

Dostlukla kalın.