Gündem artık siyasete döndü. Malum seçimlere 2 aydan az bir süre kaldı. Ve şuna inanın siyaset yazmak o kadar zor geliyor ki anlatamam.

Demokrasi kültürü, siyaset kültürü oturmamış toplumlarda siyaseti herkes konuşur ama kimse birbirini anlamaz. Birbirine hak da vermez. Halbuki herkesin herkesten öğreneceği çok şey vardır. Siyasetçiler de bunu bir düşünseler kendilerini daha da geliştirebilecekler.

Konya’dan yüzlerce aday var diye bazıları bunu bir demokrasi başarısı sanıyorlar. Yani “çok aday olması demokrasinin bir gereğidir” gibisinden bir anlam yüklüyorlar. Halbuki demokrasilerde her zaman ön planda olan niteliktir. Yani önemli olan çok sayıda aday adayı ortaya çıkması değildir. Bilakis bu adaylardan hangileri ülke yönetimini hak ediyor. Hangileri ülke yönetiminde söz sahibi olmalıdır, buna özgü adaylar çıkarsa demokrasi var denilebilir.

Şöyle bir örnek vereyim, daha iyi anlaşılsın: Hatay ilimiz deprem gibi çok büyük bir afet yaşadı ve de en büyük yarayı alan ilimiz diyebiliriz. Bu ilin valisinin milletvekili aday adayı olması kanuni özgürlüğüdür. Ancak bu durum kanunla alakalıdır. Demokrasi kültürüyle alakalı değildir. Bu vali tabii ki Hatay’daki bu afetin suçlusu falan değildir. Ancak demokratik düşünerek, valisi olduğu ilin yaralarını sarmak, başlarında bulunmak, en azından moral olarak destek vermek birinci görevidir. Yine buna da bir örnek vermem gerekir; Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Hemşerimiz Seyit Ali Büyük, depremde Hatay’dadır. Deprem olmuştur, enkazların arasından çıkmıştır. Ve canla başla Hatay halkının yanında Devlet görevine devam etmiştir. Memleketi Konya’ya gelebilirdi. Ama o Hatay’da halkla beraber olmayı tercih etti. Burada doğru hareket hangisi ise işte demokrasinin savunacağı da ancak o olabilir. Kısaca demokrasi kültürü böyle bir şeydir.

Dolayısıyla yüzlerce aday olmasından ziyade Konya’yı temsil edebilecek adaylar çıkarmak en önemlisidir. Adaylar nasıl olmalıdır derseniz ben kısaca fikrimi beyan edeyim.

Öncelikle önümüzdeki dönem büyük bir ekonomik mücadeleye girişileceği ortadadır. Üretime dönük, ABD emperyalizminin ve Avrupa’nın “kucağına” düşmeden bir ekonomi politikası çalıştırmamız gerekmektedir. Bunun için en iyi izlenecek yol; bir kere Konya sanayicisini temsil eden bir isim muhakkak olmalıdır. Ak Parti için şöyle bir örnek vereyim; Konya Ticaret Odası(KTO) Başkanı Selçuk Öztürk veya Konya Sanayi Odası(KSO) önceki Başkanı Memiş Kütükcü ideal isimlerdir. Selçuk Öztürk aday olmadığına göre sanayiciler tarafından sevilen Memiş Bey Konya için yerinde bir adaydır. KTO ve KSO gerçekten sanayicilik anlamında Türkiye’de söz sahibi kurumlardır. Umut edelim, tahıl ambarı Konya’da Ticaret Borsası da bu vizyonelliği kazanırsa Sanayi ve Ticaret alanında daha da büyüyecektir. Tabii ki ekonominin Konya’daki diğer ayağını oluşturan KOBİ’lerden bir aday şarttır. Adayların içerisinde kim vardır bu minvalde göreceğiz.

Bunun dışında her partinin kendisine göre daha çok oy aldığı ilçeler vardır. Bu ilçelerin temsilcilerine göre de diğer sıralamalar yapılmalıdır. Bunu da bir örnekle açıklayayım: CHP’nin Merkez’den sonra Konya’da en çok oy aldığı ilçelerin başında Ereğli gelir. Millet İttifakı’nın genel başkanlarının aday olmaması durumu ortaya çıkınca CHP birinci sıraya illaki teşkilatının temsilcisi olan İl Başkanı Barış Bektaş’ı koyacaktır. 2. sıraya da en fazla oy aldığı Ereğli ilçesinden bir aday koymalıdır. Ereğli’de CHP’den çok aday vardır. İlçe Başkanı Veysel Gönülal adaylık için istifa etmiştir. Bektik-Türkmen Dernek başkanı ve sevilen bir doktor olan Ali Sayar aday adayıdır. Şimdi burada hepsinin adını yazamayacağım ama birçok aday adayı çıkmıştır. Ama tüm bu aday adaylarına rağmen bir de CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Gülsüm Filorinalı vardır. Siyaseten eğer tüm Ereğli tek adayda birleşip Genel Merkez’e gitmiyorsa Genel Merkez’in Ereğli adayı siyasi adap gereği bellidir. Yüksek Disiplin Kurulu üyesidir.

İyi Parti hakkında da bir şeyler söyleyeyim, aksi halde Musa Kartal “İyi Parti’ye yer vermiyorsun” diye bana kızıyor. İyi Parti Konya’da ön seçim yapacakmış diye duyuruldu. Yine olaya demokrasi açısından baktığımızda demokrasi kültürü olmayan toplumlarda “ön seçim” gibi demokratik tavırlar doğru temsiller çıkarmaz. Tüm parti üyeleri veya önseçim delegeleri oy verecekleri kişileri sübjektif bir değerlendirmeye tabii tutarlar. O da tabiri caizse “gözlerinin önünde” yer alan adaylara seçilme hakkı verir. Yani aday adayı devlet memurudur, iyi bir partilidir. Ancak partiye gidip gelememektedir. Belki de birçok partiye gidip gelenden çok daha fazla emek vermiştir. Önseçimde bu tür aday adayları maalesef “harcanır”. Mesela Prof. Dr. Hüseyin Hadimli Hoca İyi Parti’den aday adayı olmuş. İşinde yetkin bir veteriner olarak, oda başkanlığı da yapmış olan Hüseyin Hoca bana göre Konya İyi Parti için çok önemli ve değerli bir aday olmalıdır. Ancak yine bana sorarsanız ön seçimden çıkar mı? Çok zor…

Bence İyi Parti bu seçimde vitrinini öne çıkarmalıdır. Konya’da bir liberal kesim vardır; eski ANAP’lı, DYP’li kesim. Bir muhafazakar-milliyetçi kesim vardır. Adaylarını buna göre ortaya koymalıdır. İyi Parti’ye bu seçimde, geçen seçimde olduğu gibi CHP’den oy kayması yaşanmaz dolayısıyla liberal kesimin adayı önemli olacaktır. Mesela geçen seçimlerde iyi değerlendiremedikleri Nazmi Sırıt(aday mı değil mi bilmiyorum ama) Konya’da bence liberal kesimin en önemli isimlerinden biridir. Değerlendirilmesi gerekir. Bence İyi Parti’nin ilk üç sırası bir liberal, bir kadın ve bir de milliyetçi muhafazakar adayla değerlendirilmelidir.

DEVA Partisi kendi partisinin ismiyle seçimlere gireceğini açıkladı. Yani ülke barajını ittifakla geçecek olan parti, Konya’da “milletvekili çıkaran en az oy kadar oy aldığında” kendi partisinden milletvekili çıkarmış olacak. Her zaman söylüyorum DEVA Partisi bence en sağlam ilerleyen parti. Hedef olarak bu seçimleri değil önümüzdeki seçimleri ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bence Gelecek Partisi ve Saadet Partisi de Konya’da bu şekilde yapmalıdır.

Saadet Partisi geçtiğimiz seçimlerde CHP’den bir milletvekilliği alarak TBMM’de tek milletvekiliyle o da CHP’den aldıkları Konya milletvekiliyle temsil edilmektedir. Ve de Saadet Partisi’nin Konya’da CHP’ye bir katkısı olmamıştır. Birçok Saadet Partili oyunu CHP’ye vermemiştir bile. Ama fırsat buldukça ne kadar güçlü olduğunu anlatan Saadet Partisi Konya’dan CHP veya İyi Parti listelerinden değil kendi partisi adıyla seçimlere girmelidir. Zaten İttifakta olduğu için baraj sorunu yoktur. Konya’dan sanırım 60-70 bin oy alabilirse bu sefer kendi gücüyle milletvekili çıkarmış olur. Bu vesileyle Konya’da ne kadar güçlü olduğunu da ispatlamış olur.

Bu değerlendirmeleri aday aday ve de parti parti de yapacağız. Şimdi sadece genel bir değerlendirmemi paylaşmak istedim. Fikirlerime katılmayabilirsiniz, daha makul fikirlerinizi okumaktan da keyif alacağımı belirterek yazımı sonlandırayım.

Dostlukla kalın.