ANTİ AMERİKANCILIK GELİŞİYOR Dünkü yazımı okuyanlar fark etmiş olacaklardır. ABD Emperyalizmi tüm dünyada sona yaklaşıyor. İsrail terörü de aslında bu sonun yaklaştığının bir göstergesi konumunda.
Sanırım birçok kişi Avrupa'daki gelişmelerin de farkındadır. Yani Avrupa'daki ABD taraftarları yavaş yavaş siyaset sahnesini bırakmak zorunda kalmaktadırlar.
Fransa'da ABD karşıtı Marine Le Pen yüzde 31,47 oy alırken Macron 14,56'da kalmış ve Macron Meclis'i feshetmişti.
Almanya'da muhafazakar ittifak Hristiyan Sosyal Birlik ve Hristiyan Demokrat Birlik partileri yüzde 30 oyla birinci oldu. Avusturya'da da milliyetçi Avusturya Özgürlük Partisi yüzde 27 ile ülkenin birinci partisi durumuna geldi. Hollanda'da Geert Wilders'in Özgürlük Partisi oylarını yüzde 17,7'ye yükseltti. İspanya'da Vox Partisi yüzde 10 civarında oy aldı. İtalya'da Giorgia Meloni'nin İtalya'nın Kardeşleri Partisi Avrupa Parlamentosu milletvekili sayısını üç katına çıkaracak gözüküyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın milliyetçi partisi FIDESZ yüzde 43,8 ile birinciliğini korudu.
Bu sonuçların hepsinin gösterdiği Avrupa'daki değişimin anti Amerikancı olarak geliştiği kanaatini oluşturuyor. Bu arada Fransa'da Macron'un gitmesi ve Le Pen'in gelmesinin Türkiye adına çok fazla olumlu gelişmelere yol açacağını da söylemeden geçmemelidir.
TBMM'DE KONYA MİLLETVEKİLLERİ
Her zaman olduğu gibi dün de TBMM TV'de gündem dışı konuşmaları izlerken 2 Konya milletvekilimizi de izledim. Sisteme girip söz alabilen ilk 20 milletvekilinin arasında Ak Parti Milletvekili Hakan Özer ve YRP Milletvekili Ali Yüksel vardı.
Vekil Hakan Özer Kızılay'ın 156. Kuruluş yıldönümünü kutladı ve Kızılay'ın faaliyetlerinden kısaca bahsetti. Ali Yüksel de Konya'nın en büyük sorunu trafikten bahsetti. Konya Çevre Yolu Projesinin trafiği oldukça rahatlatacağına gönderme yaparak sadece yarısının bitirilebildiğini belirtti. Ki bu Konya Çevre Yolu Projesi gerçekten Konya için çok önemli bir proje ve hayata geçirilmesi için gereğinin yapılıp yapılmadığı konusunda endişelerimiz devam etmektedir. Umarım onlarca yıl süren bir proje olarak kalmaz.
KONYA'DA EKMEK ZAMMI
Ekmeğe her zam geldiğinde bu zammın haklı bir zam olmadığını yazıyorum. Ama işin doğrusu bu sefer bunu yazmayacağım. Çünkü ekmek fırınlarının sadece unla değil aynı zamanda akaryakıtla, elektrikle, suyla, asgari ücretle, sosyal sigortayla ve dolaylı-dolaysız bir çok şeyle ilgilendiğini biliyorum. Ve yukarıda saydıklarımın hepsinin oldukça büyük yükselişler içerisinde olduğunun da gayet farkındayım. Dolayısıyla ekmek için değil ama diğer giderler için bu zammın doğru olduğu kanaatindeyim.
Ekmek için olmadığını söylüyorum çünkü yine iddia ediyorum Konya'da en kötü ekmeği yiyoruz. Yani bizim düne kadar 7 TL olan bugünden itibaren 9 TL olacak ekmeğimizin yenecek bir tarafı falan yok. Birbirimizi kandırmaya gerek yok. Konya'dan çıkın herhangi bir yere gidin, herhangi bir lokantaya oturun getirdikleri ekmeği atın ağzınıza farkı görün.
O nedenle ekmek olarak bırak 9'u 5 TL bile vermeyeceğim ekmektir ama yukarıda saydığım işletme harcamalarından ötürü sesimi çıkaramayacağım. Bu durumu da her fırsatta anlatmaya çalışıyorum ama demek ki ekmek fırınları da bu konudan çok rahatsız değiller. Kalitesiz ekmeğe devam…
CAMİLER HER ŞEY İÇİN TOPLANILAN ALANLARDIR
Bundan yıllar önce bir yazı yazmıştım ve camilerin sadece namaz kılınan alanlar olarak kalmaması gerektiğini belirtmiştim. Camiler bir yaşam alanıdır. Bunu sadece Müslümanlar değil herkes bilmelidir.
Camilerde çocukların oyun oynamasını, şenlik yapmasını, palyaço gösterisini yaygın basında gazetenin biri eleştirmiş. Hatta manşet yapmış. Niye? Çünkü Konya'da…
Düşünsenize "Konya'da camide çocuklar toplanmışlar, oynuyorlar, eğleniyorlar." Başlık da: "Bunu da yaptılar".
Yani cehaletin her aşaması, her tarafı, her yönü kötüdür. Camiler bir müze değildir. Günde beş defa açılıp namaz kılınan sonra da kapanan yerler değildir. Camiler mahallenin her türlü sorununun konuşulabileceği, herkesin toplanabileceği, gerektiğinde sohbet edebileceği, gerektiğinde eğlenebileceği, gerektiğinde öğrenebileceği yerler olarak kullanılmalıdır. Çocukların camide toplanıp oyun oynamasından, palyaço ve meddah gösterisi izlemesinden nasıl bir mantıkla, hangi bir siyasi anlayışla ve de ne düşünerek rahatsız olunabilir.
Bunu bir de sanki Konya'da yasa dışı, bölücü eylemler yapılıyor gibi algı yaratmaya çalışmak en hafif ifadesiyle densizliktir.
Tüm Camiler toplumun yaşam alanlarından birisi olarak hayata kazandırılmalıdır. Burada çocuklarımız yaşamalı, öğrenmeli ve eğlenmelidir. Ve bunu da 3-5 tane ne idüğü belirsiz cemaat-tarikat değil tabii ki Diyanet İşleri Başkanlığı yapmalıdır.
Tabii ki dinini bilen, kültürüne sahip çıkan, ülkesinin değerlerini savunan insanların yetişmesini Amerikancı, emperyalist uşağı kafalar istememekte çok haklılardır. Ama Türkiye Cumhuriyeti de bu Amerikancı, emperyalist uşağı kafaları istememektedir, bu da bilinmelidir.