Ülkemizde her konunun önünde sonunda geleceği son nokta siyasettir.

Siyasetle alakası olmaması gereken sporda bile siyaset fikri hakimdir. Mesela iki insan konuşuyor; "Falanca takımın ligden düşme şansı yok, iktidara çok destek veren şehrin takımını düşürmezler" diyorlar. Yani bu algının olmadığını söyleyebilecek var mı? Halbuki sporda iyi bir takım kurarsan başarılı olursun iyi bir takım kuramazsan başarısız olursun. Sonuçta ligde kalmanın veya ligden düşmenin ölçüsü bu olmalıdır.
İşte sporda bile politikanın bu denli girdiğini düşünürsek diğer konularda politikanın bu kadar iç içe bir yapıya sahip olmasını garipsememeliyiz.
Şöyle bir metafor yapalım. Son zamanlarda il olacak ilçeler konusu revaçta. Mesela Ereğli, Seydişehir ve Akşehir'in il olabileceğini düşünelim. Öncelikle buradaki seçmen yapısını değerlendirmek lazımdır. Ereğli seçmeni sol düşünceye dolayısıyla bunun Türkiye'deki temsilcisi CHP'ye yakın bir seçmendir. Ancak tabii ki Konya genelindeki oy oranına bakıldığında çok düşük kalan bir oy oluşuyor. Aynı şekilde Seydişehir'de ve Akşehir'de de sol oylar çoğunluktadır. Ancak bunlar da Konya geneliyle kıyaslandığında çok az kalmaktadır.
Yani 1 buçuk milyonluk seçmenden 3 ilçede toplam 220 binlik oydan bahsediyorum. Dolayısıyla bu üç ilçede Konya'ya bağlı olduğu müddetçe soldan alınan oyların Konya genelindeki sağ oylara bir değişim yaratabilmesi çok kolay gözükmüyor. Daha açıkçası mesela Ereğli en az 2 vekil çıkaran bir il olur. Dolayısıyla Konya'nın 15 vekili 13'e düşer. Bu durumda da Konya'dan 13 vekilden 2'si CHP'li iken bu sefer yine 13 vekilden 2'si CHP'li Ereğli'den de en az bir vekil CHP'li olacaktır. Seydişehir ve Akşehir için de bu durum farklı olmayacaktır. İşte bilhassa Ereğli'nin il olmasının önündeki en büyük engel bu durumdur.
Eğer politik davranılırsa Ereğli'nin Ak Parti iktidarında il olma şansı yoktur. Ama adaletli davranılacak bir durum oluşursa Ereğli muhakkak il olacak illerin başında gelir.
Buradan adaletli davranma konusuna değinmek gerekir. Her zaman söylediğim gibi 2015 yılından itibaren politikalarını değiştiren ve de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çıkarlarını ön plana alan Ak Parti'de en büyük sorunun adaletsizlik olduğunu bir kez daha belirtmekte sanırım fayda vardır. Hak etmeyen insanların hak etmedikleri yerlere gelmesi belki "liyakatsizlik" olarak adlandırılabilir ama en büyük adaletsizliklerdendir.
Demokrasi ve eşitlikle; adaleti karıştırmayın kesinlikle. Adalet hak edene hal ettiğinin verilmesidir. Eşitlik ise herkese aynı olanağın verilmesidir. Aynı olanaklara sahip kişilere, aynı derecede olanakları paylaştırırsanız bu adalet olmaz.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ereğli'nin il olması konusunda yeşil ışığı yaktı. Ancak Ereğli'de olanaksızlıklardan "uyuyan" sol seçmen böyle bir imkan dahilinde tekrar Ereğli'nin sosyolojik yapısını normale döndürecektir. Ereğlili, il olmayı çok istemektedir ancak bu konu sadece istemeyle olacak bir şey değildir. Ayakları yere basan tahlilleri yapmak gerekir. Her ne hikmetse önce CHP Sözcüsü Faik Öztrak sonra da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Konya belediyesinin alınacağını ortaya atmışlardır.
Tabii bu sözler yerel siyaset bilgisinin zayıflığından söylenen sözlerdir. Ancak böyle bir söz aynı zamanda Ak Parti'nin her şeye rağmen önlem alacağı bir siyasi söylemdir. Yani Konya'dan ayrılmayacak bir Ereğli, oy olarak Ak Parti'ye yarar. Ancak Konya'dan ayrılan bir Ereğli oy olarak CHP'ye yarar. Bunu söylemekten herkes imtina ediyor ama ben açıkça kafadan geçenleri söylüyorum. Dolayısıyla CHP'nin Konya üzerinden siyaseti Ereğli'nin il olmasını sıkıntıya sokar.
Konya ili bazında Ereğli sosyolojisi Konya'dan çok çok farklıdır. Dolayısıyla sosyolojik manada Konya merkezi zaten Ereğli'ye çok sıcak bakmamıştır hala da sıcak bakmaz. Ancak siyaseten Ereğli'yi elde tutma gerçeğini de Konya merkez siyaseti bilir.
İşte tüm bu veriler ışığında herkes şapkasını önüne alıp düşünmelidir. Tabii ki burada Ereğlili de düşünmelidir. Bir haksızlığa uğruyorsa bu haksızlığın cevabını geliştirmeli yok halinden memnunsa bu memnuniyetini ortaya koymalıdır.
Bugünkü yazımız olumsuzluklarla alakalı
ATAMALAR YEREL SİYASETÇİNİN İŞİ DEĞİL
Bugün biraz olumsuzluklardan bahsedeceğim. Aslında olumsuzluklardan bahsetmeye hiç ihtiyacımız olmadığı zamanlardayız ama maalesef bunun farkına herkes varmalıdır. Toplumun moralini ne kadar yüksek tutarsanız, ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntılar içinde kıvranan halka o kadar moral ve destek olabilirsiniz. Aksi halde sıkıntıdan bunalan halka bir de moral destek sağlayamazsanız ülke için asıl kötülük o zaman başlar. Tüm bu bilinç içerisinde her ne kadar kötü şeylerden bahsetmek istemesem de bunlara değinmek zorunda olduğumuzu belirtmeliyim.
Geçtiğimiz günlerde vali ve kaymakamlarda değişiklikler yaşandı. Doğrudur yanlıştır bir şey diyemem. Sonuçta siyasi iradenin inisiyatifinde olan bir durumdur. Ancak arkasından bir haber ortaya atıldı ve Seydişehir Kaymakamının sosyal medyada yaptığı açıklamalar gündeme düştü. Seydişehir Kaymakamının sosyal medyada paylaştığı yazı öyle azımsanacak ve üzeri kapanacak bir yazı değildir. Ki Seydişehir Kaymakamı gerçekten başarılı, çalışkan, sevilen ve iyi bir devlet adamıdır. 2 yıldır Seydişehir Kaymakamlığı görevini yürütmektedir. Sayın Kaymakam sosyal medyadan düşüncelerini paylaşmıştır. Rahatsızlıklarını dile getirmiştir. Peki, acaba bu rahatsızlıklarını dile getiremeyen kaymakamlar var mıdır? Buna da bakmak gerekir.
Seydişehir Kaymakamı 2 yıldır Seydişehir'de görev yapıyordu ve 2 yılda görev değişikliği yapıldı. Aynı şekilde Meram Kaymakamı da 2 yıldır görev yapmaktaydı ve 2 yılda görev değişikliği yapıldı. Karatay Kaymakamı'na bakınca geçen sene geldi ve bu sene yeni bir yere görevlendirildi. Genelde kaymakamların görev sürelerinin görev yaptığı yere göre 2 ile 5 sene arasında olduğunu biliriz. 2 senede ya da 1 senede değişen kaymakamların acaba siyasi bir yaptırımla mı görev yerleri değiştiriliyor diye bir soru ister istemez aklıma geliyor.
Eskiden siyasiler bürokratlara gözdağı vermek için "sen Şırnak'ı bir gör istersen" diye söylenirlerdi. Şimdi bu işin şekli değişti mi diye düşünmeden edemiyorum. Bence çok sık değişiklik yapmak ya beceriksizlikten ya da siyasi şımarıklıktan olur. Devlet bir yere bir memur atıyorsa o memur da halk tarafından sevilmiş ise yerel siyasetin ve yerel siyasetçilerin işe karışmaları çok yanlıştır. Yerel siyasetçinin görevi tabandaki vatandaşın arz ve taleplerini Hükümete iletmekle sınırlı kalmalıdır. Hükümetin icra görevini yerel siyasetçiye vermeye kalkarsanız işin içinden çıkılmaz bir kaos ve rant kapısı ortaya çıkar.
***
VOLEYBOL KADIN MİLLİ TAKIMIMIZ GÖĞSÜMÜZÜ KABARTTI
Malumunuz olduğu üzere A Milli Kadın Voleybol Takımımız 2023 CEV Avrupa Şampiyonası finalinde Sırbistan'ı 3-2 yenerek Avrupa Şampiyonu oldu. Bundan daha gurur verici bir şey olabilir mi?
Ülkemizin milli takımı voleybolda Avrupa şampiyonu olmuş. Ama bizim, neyi savunduğu belli olmayan, kadını bir cinsel obje olarak gören, ülkeye voleybol topu kadar faydası olmayan tipler höykürmeye başladılar. Neymiş "yok kıyafetleri şöyleymiş, yok kılıkları böyleymiş, yok falanca kız, kızlardan hoşlanıyormuş, filanca bilmem kimle berabermiş, keşke Sırplar kazansaymış" gibi tamamen ahlaksızca ve bölücülüğe hizmet eden yaklaşımlar…
Bu tür yobaz kafalar aslında tamamen dini bir takım düşüncelere dayandıklarını ifade etseler de bunların hizmetleri tarih boyunca hep yabancı mihraklara olmuştur. Yani ben falanca oyuncunun cinsel tercihini bu yobazlar dile getirene kadar bilmiyordum bile. Bunların dile getirmesiyle öğrendim. Şimdi güya bu kafalar LGBT'ye karşılar ama bunun en güzel reklamını da yine bu kafalar yapmaktadırlar. İnsanların aklında bile olmayan hatta merak bile etmedikleri durumu gerek basında gerekse sosyal medyada gündeme getiren ve gündem yapan bunlar değiller mi?
Bunların ve bu fikirlerin arkasından gitmek kadar ülkeye zarar verecek bir durum inanın yoktur. İnsanların sadece "belden altlarıyla" alakalı bu insanlara kesinlikle aman vermemelidir. Bu insanlar ülkeye moral verecek bu maçın skorunu "keşke Sırplar kazansaydı" diyebilirler. Bunlar zaten fırsatını buldukları anda "demeyi" bırak ülkeyi sadece Sırplara değil herkese satabilirler. Bu gerçeği göz ardı etmeyin.
***
ÜNİVERSİTELER ÇALIŞTIRDIKLARINA DİKKAT ETMELİLER
Bugün son olarak üniversitelerimize de kısaca bir değinmek istiyorum. Malumunuz üniversitelerin kayıt dönemleri başladı ve devam ediyor. Bir dostumuz birkaç görüntü ve evrak getirmiş. Buna göre Özel bir Vakıf üniversitemizde bir araştırma görevlisinin kiraladığı evi kendisi ve arkadaşlarıyla garsoniyer gibi kullanmasıyla ilgili. Yani toplumda çocuklarımızı emanet ettiğimiz hocalarımızın daha dikkatli olması gerekiyor diye düşünüyorum. Yani konu kimin ne yaptığı değil topluma örnek olmaları gerekenlerin yanlış işlerde örnek olmalarını engelleyebilmek olduğu için yazıyorum. Ayrıntıları yazıp yazmamak konusunda çok emin değilim ama en azından üniversiteler belki de çalışanlarını bu vesileyle uyarabilirler diye düşünüyorum.
Dostlukla kalın.