ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜYDÜ

Konya yine yoğun bir hafta geçirdi. Sanırım geçtiğimiz haftanın en önemli günü Ulu Önder, Yurdumuzun Kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olmasıydı. Bunları özellikle uzun uzun yazdım. Çünkü bu sıfatların her biri belki de bir ömre bedeldir. Ve “Türküm” diyen herkesin bunu kesinlikle daima hatırlaması ve hiçbir zaman da unutmaması gerekliliğine inananlardanım. Hani ülkemizde köyünden dışarı çıkmamış dedelerinin kulaktan duyma anlattıklarıyla cumhuriyet tarihi uydurup da sonra da bu tarihe kendileri inanan marjinal bir grubun da bunu daha iyi anlaması gereklidir. Tüm ülkede olduğu gibi Konya’da da Atatürk, birlik ve beraberlik içerisinde tüm protokolün katılımıyla anıldı. Konya’yı çok seven Ebedi Önderimiz Atatürk’ün bu şekilde tam kadro anılması sanırım çok daha manidar ve güzeldi.

KTO TEKRAR SELÇÜK ÖZTÜRK’E EMANET

Geçen haftanın en önemli konularından birisi de KTO seçimleri idi. Malumunuz mevcut başkan Selçuk Öztürk’ten başka aday yoktu. Dolayısıyla KTO Başkanı zaten belliydi. Sadece birkaç komitede Selçuk Öztürk’ün çıkardığı “sarı listeye” karşı “mavi liste” yarıştı. Ve sonuçta komitelerde Selçuk Öztürk 6 meclis üyeliği dışında 158 meclis üyeliğinin 152’sini kazandı. KTO, Konya için çok önemli, yarı resmi bir mesleki örgüttür. Bazıları demokrasiyi illaki seçimle özdeştirirler. Sanki birkaç aday çıkıp yarıştığı zaman demokrasi olurmuş gibi düşünürler. Halbuki demokrasi aynı zamanda bir uzlaşma rejimidir. Konya’daki iş insanlarının tek bir aday üzerinde uzlaşarak, tek bir adayda birleşiyor olması Konya’nın aslında birlik ve beraberliğe ne kadar sahip çıktığının da bir göstergesidir. Umut ediyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni sisteminde bu birlik ve beraberlik Konya’nın çok daha iyi yerlere gelebilmesi ve çok daha önemli rol almasında büyük bir gösterge olacaktır. Bu durumda, KTO Başkanı Selçuk Öztürk’ü hem KTO’da hem de TOBB’da daha büyük sorumluluklar beklemektedir. Bu destek ve sevgi omuzdaki yükü daha da ağırlaştırmıştır. Bu vesileyle de hem tekrar başkan seçilen Selçuk Öztürk’ü hem de yeni KTO Meclisi’ni kutluyor ve başarılar diliyorum.

MUHARREM İNCE’YE KULAK VERMEK LAZIM

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce güncel konularda kısa kısa yaptığı açıklamaları sosyal medyada paylaşıyor. Geçen gün bir paylaşımına denk geldim. Paylaşım depremle ilgiliydi. Türkiye malumunuz üzere bir deprem bölgesi. Bunu kabullenmeli ve depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Genel Başkan İnce diyor ki “depremden en az etkilenecek bölge olarak Konya-Karaman arasına 5 milyonluk bir sanayi kenti kuralım. İstanbul’daki sanayiyi buraya kaydıralım”. Konya Ovası tarım açısından tüm Türkiye’yi doyuracak durumdadır. Konya-Karaman arasında yapılacak bir sanayi kenti tüm Türkiye’nin sanayi ihtiyacını karşılayacak durumda olur. Ulaşım olarak Mersin’e de, İzmir’e de, Karadeniz’e de hemen hemen aynı mesafededir. Bundan daha iyi bir konum olabilir mi? Ne dersiniz Muharrem İnce’nin teklifi çok da mantıklı değil midir? Dünyada yeni dönem “Türk Dönemi”, Türkiye’de de yeni dönem “Konya Dönemi” olmalıdır.

MUHAFAZAKAR DEĞİL REEL DÜŞÜNMEK LAZIM

Tabii ki hiç siyaset yapmasak da olmayacak. Genel bir siyaset düşüncesiyle de yazımı bitireyim. Halihazırda seçimlere 6 aylık bir süre kalmasına rağmen birçok vatandaşın kime oy vereceği konusunda kararlı olduğunu söylemek oldukça zor gözüküyor. Burada açık ve net olan bir şey var ki o da bir Türk’ün “emperyalizme” destek vermeyecek olmasıdır. Tarihsel süreci inceledikçe “muhafazakar mantığın” emperyalizmin yanında olduğunu çok rahat görebilirsiniz. Arapların İngilizlerin yanında Osmanlı’ya karşı savaştığını anlatmaya sanırım gerek yoktur. Ya da Arabistanlı Lawrence’ın Arabistan’ta “şeyh” olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Veya Anadolu’da Türk askeri, kurtuluş savaşı verirken bir takım “muhafazakar mantığın”, İngiliz sevenler derneği kurduğunu bilmeyen sanırım yoktur. Daha yakın tarihe gelelim. İşgalci ABD’ye karşı savaş veren Irak’ta, ABD’nin “özgürlük” getireceğine inanan başka bir mantık mıdır? İşte bu mantıktan sıyrılmak gerekir. Emperyalizm, kendi çıkarı haricinde hiçbir şeyi desteklemez. Yani emperyalizm kendi yararlanmayacağı bir fikri, bir düşünceyi, bir hareketi, bir ülkeyi hesaba bile almaz. Dolayısıyla burada yapılacak olan Emperyalizme karşı durabilmektir. Yakın siyasi hayatımız bir kez daha göstermiştir ki, emperyalizm ülkemizin yakasından elini bırakmamaktadır. ABD’nin, ürettiği PKK ile, FETÖ ile, IŞİD ile, desteklediği dernek, vakıf belki odalarla, beslediği gazeteci, yazar, belki politikacılarla elini çekmeyi hiç düşünmediğini görmekteyiz. Buradan çıkan sonuç da şudur ki; seçimlerde birinci bakacağımız kriter ABD kimi istemiyorsa, o ülkemiz için yararlıdır. Diğer kriterleri de başka bir yazımızda konuşalım.

Dostlukla kalın.