“TEMA Vakfı, topraklarımızı tehdit eden erozyon ve çölleşme tehlikesine karşı verilen mücadelenin önemine dikkat çekiyor. TEMA Vakfı “Yılda 743 milyon ton toprağımızın erozyonla kaybedildiğini belirtiyor.

Topraklarımızın dörtte üçü şiddetli ve çok şiddetli erozyon tehdidi altında.

Tarım alanlarımızın % 59’unda,

Meralarımızın % 64’ünde ve

Orman varlığımızın % 54’ünde erozyon yaşanıyor.

Son 50 yılda ancak 4 milyon hektar alan erozyon ve çölleşmeden kurtarıldı.

Tema Vakfı Başkanı Deniz Ataç: “Çölleşme ile toprağın üretkenliğini kaybettiğini vurguluyor ve bu durumun kırsal fakirliğin artmasına ve dolayısıyla geliri toprağa bağlı olan insanların göç etmesine neden olduğunu belirtiyor. Ataç; “Küresel ölçekte son 20 yılda 10 milyon kişinin çölleşme nedeniyle göç ettiği tahmin ediliyor. Çölleşme, dünyada karasal alanın %25’ini oluşturan 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede ise 1,5 milyar insanın hayatını doğrudan etkiliyor. Tarım arazilerinde de Dünya genelinde her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi (3 Konya ili büyüklüğünde bir alan) tahribata uğruyor. Buna bağlı olarak tarımsal üretimde gelecek 10 yılda %2 azalma olacağı öngörülüyor. Türkiye’de de son 16 yılda yaklaşık 3,5 milyon hektar tarım arazisi (yaklaşık Konya ili kadar) tarım dışı amaçlara tahsis edilmiş ve ekolojik anlamda çöle dönüşmüş durumda. Tarım arazilerinin %59’u, meraların %64’ü, orman arazilerinin %54’ünde çeşitli şiddetlerde erozyon görülüyor. Küresel salgının bize hatırlattığı en önemli unsurlardan biri; sağlıklı yaşam için gıda güvencesine, gıda güvencesi için tarımsal üretime, tarımsal üretim için de verimli tarım topraklarına duyduğumuz ihtiyaç . Bu nedenle verimli tarım arazilerimizin çölleşmesi riskine karşı tedbir almak hem bugün için, hem de gelecek kuşakların haklarını koruyabilmek için hepimizin sorumluğudur” dedi.

Türkiye’nin yaklaşık %80’i çölleşme riski altında:

Türkiye Çölleşme Risk Haritası verilerine göre; Türkiye arazisinin %53’ünün orta, %26’sının ise yüksek çölleşme risk sınıfı içinde yer aldığını belirten Ataç; “Buna göre ülkemizin neredeyse %80’inin kaygıya değer düzeyde çölleşme riski altında bulunduğu görülmekte. Orta sınıftaki arazilerin bir kısmı ise çok yakın gelecekte yüksek çölleşme riski altında. Mevcut yüksek çölleşme sınıfındaki araziler ile yakın gelecekte çölleşme potansiyeli yüksek sahalar birlikte değerlendirildiğinde Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yarısının yüksek çölleşme riski altında olduğu (%49’u) anlaşılıyor” dedi

Küresel ısınmanın etkisi

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisidir. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecektir.

2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı da, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5°C’yi bulacağını öngörürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koyuyor.

“Konya Kapalı Havzası” ise zaten adı konmuş, ülkemizin çölleşmeye aday bölgesidir. Bu bakımdan havzada gerçekçi bir su yönetim planını devreye sokmalı. Su kanallarındaki kayıpların önlenmesi, Ürün deseni belirlenmesi, tarımda modern sulama sistemlerinin kullanılması gibi önlemler alınmalı; Su kullanımı konusunda asla taviz verilmemelidir.
Hoşça kalın.