Türkiye yedi veren bir cennet ülkedir. Termik santraller bu ülke için bir faciadır. Termik santral yapılan her yöreden çevre dernekleri  “Türkiye Çevre Platformu”nda santrallerin zararları konusunda sunum yapıyorlar. Bir yandan doğal alanlar, tarım alanları zarar görüyor. Diğer yandan termik santrale yakınlığına göre kademe kademe, yörede yaşayanlarda sağlık problemleri yaşanıyor.

Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar: 2023 te tümüyle yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmek mümkün” diyor. Yöneticilerimizin sorunla çözümü ayırmaları gerekiyor. Sorun olanlarını yapmayıp; Çözüm odaklı olanlarını tercih ederlerse yüz de yüz yenilenebilir enerjiye geçmek mümkün. Enerjinin etkin kullanımına başlar ve rüzgarıyla, güneşiyle, jeotermali ile ülkemiz temiz enerjiye kolayca geçebilir.

Ülkemiz için yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmek mümkündür. Rüzgar enerjisi toplam elektriğin en az üç mislini, güneş enerjisi 4-5 mislini karşılayacak durumdadır. Ayrıca jeotermal kaynağımız 5 milyon konutu ısıtabilir. Diğer yenilenebilir kaynaklar için biyoenerji (biyogaz, biyokütle, biyodizel, biyoetanol), dalga enerjisi, hidrolik enerji, hidrojen enerjisi vb. sayılabilir. Yenilenebilir bu potansiyel varken termik santraller ülkemize hiç yakışmıyor.

20 adedi Konya’da  600 ün üzerinde yeni maden arama izni veriliyor.

Kaz Dağları’nın üstü altından değerlidir.

Çanakkale’nin Kirazlı-Balaban bölgesinde uydu görüntülerine göre 195 bin ağaç kesildi.  

 Burada altın madeni çıkarılması halinde ayrıştırmada kullanılacak siyanürün temiz suyu kirletme riski var. Ayrıca ortaya çıkacak olan ağır metaller sebebiyle bölgedeki her türlü canlı yaşamı da tehlike altına girecek. Kaz Dağları’ndaki ağaç kesimi basına yansıdıktan kısa süre sonra büyük tepki topladı. Bölgede 26 Temmuz’da “Su ve Vicdan Nöbeti” başlatıldı. Çevreci dernek ve aktivistlerin Kaz Dağları’ndaki nöbet devam ettiği gibi yargıdan da iyi sonuçlar alıyorlar. Ilgın Termik Santrali’nde de yargıdan iyi sonuçlar alındı.

Evsel ve sanayi atıkları çok büyük sorun

Örneğin plastik atıklar anne karnına bile girdi. Daha Dünyaya gelmeden bebekler kirlilikten etkileniyorlar. Anne karnındaki bebekleri sarmalayan ve anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini sağlayan yapı olan plasentada ilk kez mikroplastik parçacıkları bulundu. Çalışmayı yöneten Antonio Ragusa konuyla ilgili olarak, “Bir Cyborg (biyolojik ve yapay kısımları olan varlıklara verilen isim) bebeğe sahip olmak gibi; artık sadece insan hücrelerinden oluşmuyor, biyolojik ve inorganik varlıkların bir karışımından oluşuyor” ifadelerini kullandı.

Çöp ithalatına izin verilmemeli.

Dünyanın her yerinden çöp ithalatı yaptığımız medyada yer alıyor. Bu gidişle cennet vatan çöplük olacak. Kendi çöpümüzün hakkından gelemezken, çöp ithalatı anlaşılmaz bir durum. Çöp ithalatının mutlaka yasaklanması gerekmektedir.

Sulak Alanlar yapılaşmaya açılmamalı.

önleme, doğal su rejimine müdahale gibi birçok nedenle hızla yitirilmektedir. Bu olumsuz sürece karşın, Resmi Gazetede 19 Mart 2021 tarihinde yayımlanan “Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği”nde yapılan değişiklikle sulak alanlarda ve sürdürülebilir kullanım bölgelerinde yapılaşmanın önü açılmaktadır.

Yapılan birinci değişiklikle, zorunlu altyapı projeleri haricinde, kamu yararı kararı bulunan altyapı projelerine, hazırlanacak “Ekosistem Değerlendirme Raporu” doğrultusunda, ekosistem bütünlüğünü telafi edici tedbirlerin alınması şartıyla Bakanlıkça izin verilecektir

Yapılan ikinci değişiklikte ise, “sulak alanlarda, bakanlığa tahsis edilen yerlerde koruma, yönetim, işletme, tanıtım, sportif, eğlenme, dinlenme ve benzeri hizmetler için gerekli altyapı, üstyapı ve diğer tesisler Genel Müdürlükçe yapılır veya yaptırılır” denilmektedir. Bu kararlar sulak alanların boğazını sıkmak anlamına gelmektedir.

Yediveren Türkiye’nin kıymetini bilmeli ve gelecek kuşaklara tertemiz teslim etmeliyiz.

Hoşça kalın.