Günümüzde teknolojinin bize sunduğu nimetleri yerinde ve zamanında kullanmayınca, ne yazık ki bu aletler bizi kullanmaya ve yönlendirmeye başladı…Yerinde, zamanında ve dozunda kullanılmayan günümüz teknolojileri hastalıklarını yaymaya devam ediyorlar…Bu öyle bir virüs ki bizi çökertiyor…Ailemizi, eşimizi, çocuklarımızı çökertiyor…
Modern dünyanın hastalıklarına yakalananların gerçek yaşam dünyasıyla ilgisi tamamen kesiliyor. Aile kavramı önemini yitirmeye başlıyor. Çünkü içinde bulunduğu geçici mutluluk onu eşinden, çocuklarından sevdiklerinden tamamen uzaklaştırmakta…Kadın kocasından, koca hanımından, çocuk anne babadan nefret eder duruma gelmekte…
Bu kişi bir eş ve çocuk sahibi olan bir babaysa, evdeki eşiyle her gün sorunlar, tartışmalar, kavgalar yaşanmasına neden olmakta…Eşiyle, çocuğuyla arasındaki soğukluk gittikçe artmaya başlıyor…Sürekli evden uzaklaşmak istiyor…Ailesi onu için yük olmaya başlıyor…
Bu kişi bir eş ve çocuk sahibi bir hanımsa, istekleriyle elde ettikleri farklı olunca kocasıyla sürekli sorun yaşamaya başlıyor…Çünkü onun izlediği, gördüğü dünya ile yaşadığı, sahip olduğu dünya arasında uçurum olunca yaşam onun için çekilmez olmaya başlıyor…Ailesi için yapılması gerekenlerde isteksiz olmaya başlar…Karı koca arasında yaşananlar bazen  çaresi olmayan bir durma dönüşür…Bunun sonunda felaketler yaşanmaya başlar…Aile içi şiddet…Evi terk etmeler…Parçalanan aileler…Sokaklara bırakılan çocuklar toplumun sağlığını bozar…
Sağlıksız aile ortamında büyüyen çocuktan sağlıklı davranışlar beklemek doğru olmaz. Her gün tartışmaların kavgaların yaşandığı bir aile ortamında bulunan bir çocuğun okul başarısı da düşer…Derslere karşı ilgisi azalır…Arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle sıkıntılı günler geçirmeye başlar.
Kendi dertleriyle boğuşan anne babaların, çocuklarına karşı ilgisi ve sevgisi azaldığı veya yok olduğu için, çocuk da bu sevgi boşluğunu başka şeylerle doldurmaya başlar. Kötü arkadaşlıklar, kötü alışkanlıklar edinmeye başlar.  Uyuşturucu ticaretiyle uğraşanlar için böyle çocuklar kolay bir av olur…Bir kez bununla tanışan çocuk, kendisini bir süre sonra dönüşü olmayan bir uçurumun kenarında bulabilir.
Bu anlatılanlar hepimizin bildiği fakat fark edemediğimiz gerçeklerdir…İnsanın kalp gözü kapanınca ne yazık ki hiçbir şey görünmez olur, hiçbir şeyden tat alınmaz olur…
Peki tüm bunları yaşamamak için kendimizde, ailemizde nasıl bir kurulum oluşturmamız gerekir?
Öncelikle ruhumuzu bu hastalıklardan temizlememiz gerekiyor. Peki bu nasıl olacak? Kalbimizi dinleyip düşünmeye başlayacağız…Aklımıza ve ruhumuza gerçek gıdayı vereceğiz…Bu gıdayı uzakta aramamıza gerek yok. Çünkü bu gıda hemen kendi içimizde, hemen yanı başımızda, eşimizde, çocuğumuzda, ailemizde…Ailemizin farkına varıp onlara değer vereceğiz…
Eşimiz hayat yolculuğunda yanımızda bize en yakın arkadaşımız…Eşimize değer vereceğiz…Kim bilir belki de akşama kadar beş para etmez insanlara ilgi gösterip nezaket  adına onlara türlü türlü süslü sözler söylüyoruz. Bu sözleri kendi eşimize söyleyeceğiz…Bu ilgiyi kendi eşimize göstereceğiz…Eşimize kendimiz ve ailemiz için çok önemli, çok özel olduğu hissini vereceğiz… Oturup onunla sohbet edeceğiz…Ailemizle, çocuklarımızla ilgili kararlarda birlikte düşüneceğiz…Güleceksek de birlikte güleceğiz, ağlayacaksak da birlikte ağlayacağız…Eşimize zaman ayıracağız…Onun için anlamlı günlerde küçük de olsa bir hediye verip onu şaşırtacağız…
Çocuklarımıza bizim ve ailemiz için önemli bir birey oldukları hissini vereceğiz…Çocuğumuz okuldan eve geldiğinde gününün nasıl geçtiğini, herhangi bir sıkıntısının olup olmadığını soralım…Belli aralıklarla okuluna gidip öğretmenleriyle görüşelim…Onlarla nitelikli zaman geçirelim…Akşam ailemizle oturup sohbet ederek de nitelikli zaman geçirmiş oluruz…Çocuklar gelişim düzeylerine göre farklı özellikler gösterir. Hangi dönemlerde nasıl davranılmasıyla ilgili bilgi sahibi olalım…İlişkilerimizi sağlıklı hale getirelim…Sevgimizde cimri olmayalım…Sevgimizi ona hissettirelim…Ona güvendiğimizi, ne olursa olsun her durumda görüşmek için ona fırsat verelim…Onu dinleyip onu anlamaya çalışalım…
Aslında hepimizin içinde baraj dolusu sevgi var. Fakat bizler bu barajın kapaklarını kapalı tutarak en yakınımızda bulunanlardan sevgimizi esirgiyoruz…Artık bu barajın kapaklarını açma zamanı…Açalım bu kapakları…Sevgimizi eşimize, çocuklarımıza öyle akıtalım ki, onlara bu sevgiyi kana kana içirelim…Bu sevgiyi öyle aktaralım ki; eşimiz, çocuklarımız başka hiç kimsenin sevgisine gerek duymasın…
Hayatta hepimiz hata yapabiliriz, bu hataları telafi edebiliriz. Fakat hayatla, insanla hata olmuyor…Bir insanın yaşamıyla ilgili hata kabul edilmiyor…Bazen pişmanlıklar fayda vermiyor…Bazen söylenilen sözler, yapılan davranışlar insanın canını yakıyor, kalbini acıtıyor. Söz ağızdan çıkarsa bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkıyor. Fakat söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider…İşte bunun geri dönüşü yoktur…
                             Unutmayalım, HAYATIN SİLGİSİ YOKTUR…