Son birkaç gündür hepinizin malumu Millet İttifakı’ndaki “çatırdama” gündeme oturmuş gibi gözükse de Türkiye’de asıl gündem halen 11 ilimizi kapsayan yüzyılın en büyük ikinci afeti ve de 45 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş depremidir.

Bir kere tüm vatandaşlarımız bu gündemi kesinlikle unutmamalı ve de ilk gün ne yapılması gerekiyorsa halen aynı görev ve vatandaşlık bilinci içinde bunu aksatmamalıdırlar.

Orada vatandaşlarımız halen hava şartlarının getirdiği soğuğu veya sıcağı yaşıyorlar. İllaki halen eksiklikleri var. Orada halen her gün yüzlerce defa deprem sarsıntısını yaşıyorlar. O bölgede olan depremzedelere, çeşitli illerden destek için gelen belediye çalışanlarına, sağlık ekiplerine, güvenlik güçlerine, tüm Devlet çalışanlarına ve gönüllü örgütlere desteklerimize devam etmeliyiz. Şehrimize gelen depremzedelere en azami misafirperverliğimizi göstermeye devam edelim. Yani daha belki de en az 1 yıl sürecek olan bu gündemimizi lütfen unutmayalım.

Tabii ki hayat devam ediyor, edecek de… Ama ilk gündemimiz her zaman deprem olmalı. Ondan sonraki gündemler ne olursa olsun. Seçim konusunda bir çıkış noktası bulamayan Muhalefetin “bilye-boncuk oynaması” konusu Deprem gibi önemli bir konunun önüne zaten geçmemeli.

Tabii ki deprem deyince tüm vatandaşlarımızla gurur duyduğumuz gibi Konyalı hemşerilerimle ayrı bir gurur duyduğumu da belirtmeden geçmeyeyim. Hatay ilinden sorumlu olan Konyamız, depremin ilk saatleriyle birlikte Hatay’da görev yerini almış, o günden bu güne de Hatay’ın tekrar ayağa kalkması için bir “omurga” oluşturmuştur.

Yarın daha fazla detayını gazetemizde okuyabileceksiniz o nedenle ben kısaca değinmek istiyorum. Depremin ilk saatinde Konya Büyükşehir Belediyesi ekip ve ekipmanları ile Konya Valisi Vahdettin Özkan başkanlığında ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay yönetiminde Hatay’a yola çıktılar. Tabii ki Karatay, Meram ve Selçuklu belediyelerini de unutmamak lazım. O günden bugüne Hatay’a altyapı olarak, gıda, giyim ve diğer ihtiyaçlar olarak, desteklerini sundular. Orada çok büyük bir ihtiyaç olan seyyar tuvaletler karşılanmaya çalışıldı. KOSKİ kanalizasyondan tatlı suyuna kadar her konuyla ilgilendi. İlgilenmeye devam ediyor. Bu sürede sadece belediyemiz tarafından yaklaşık 50 Tır su dağıtıldığını da söylemeden geçmeyeyim. Barınma ile ilgili sorunların çözümünde konteyner yerleşim birimleri oluşturuldu. Bunda emeği geçen Konya Sanayi Odasını, Konya Ticaret Odasını ve Konya Esnaf Odaları Birliğini de unutmamak gerekir.

Yani bu yukarıdaki yazdıklarımın her biri sayfalarca anlatılabilecek ayrı ayrı yazılar olabilir inanın. Ve bu çalışmaların hepsi halihazırda ilk günkü sorumluluk içerisinde inanın devam ediyor. Bir belediye Hatay’a geliyor, havaalanındaki molozları kaldırıyor, “havaalanını yeniden inşa ettik” diye reklamını yapıyor ama Konya Hatay’ı yeniden abat etmeye çalışıyor ve çok samimi olarak söylüyorum “efsane yaratıyor” ve de neticesinde neredeyse yaptıklarını bile anlatmaktan imtina ediyor.

Şu anda Hatay’da yaşayan insanlar inanın sağcısıyla-solcusuyla Konya Büyükşehir Belediyesi’nin yaptıklarını şükranla anlatıyor. Ve artık herkes biliyor ki önemli olan siyaset falan değil. Önemli olan vicdan ve insanlık. Tekrar gurur duyduğum memleketim Konya’ya teşekkür ediyorum.

***

Şimdi ikinci konu olan politika kavgasından da kısaca bahsedeyim yarın bu konuya daha geniş yer veririm. Öncelikle bir yıldır ne olduğuna kısaca bir bakalım.

Millet İttifakı 6 partiyle birlikte kuruldu. Bu partilere baktığımızda Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi, lider partileridir. Yani liderin söylediği geçerlidir. Buralarda büyük politik oyunlar dönmez. İyi Parti Dernek mantığıyla kurulup, kitleselleşmeye çalışan ve de kitleselleştikten sonra genel başkanını değiştiren bir parti tipidir. Yani “Devlet Bahçeli’yi sevmeyenler” örgütü olarak kurulmuştur. Bu gibi örgütlerde bazı güçlü figürler arkada kalır, öne vitrine uyacak birisi konulur. Amaç kitleselleşmek ve dernek mantığından çıkmak olur. Zaten kitleselleştiği zaman da o arkadaki güçlü figürler genel başkanı değiştirmek ister ve ön plana çıkarlar. Burada ilk etapta vitrin oluşturacak genel başkan politik oyunları çok beceremeyecek kişilerden seçilir. Demokrat Parti’yi zaten saymıyorum. CHP ile ittifak olduğu müddetçe siyaset arenasında görebilirsiniz. CHP tüm bunlardan farklı bir partidir. CHP’ye dahil olduğun müddetçe gençlik kollarından başlayarak mecburen politik mücadele vermek zorunda kalırsın. Ve genel başkanın muhakkak ki o politik mücadele kültüründen nasiplenmiş olması gerekir.

Şimdi bu doğrultuda bir masa kurulmuştur. Anlaşılan odur ki Kemal Kılıçdaroğlu, her fırsatta söylediği “eğer masa uygun görürse ben tabii ki aday olurum” cümlesini, baştan kafasında oluşturmuş. Ve bu doğrultuda da çalışmalarını yürütmüş. Ve adayın açıklamasının bu kadar geriye bırakılmasının sebebi de bir emrivaki ile işi bitirmekmiş. Görünen bu.

Her fırsatta yazdığım gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2023 seçiminde yine favori aday olduğu ortadadır. Eğer Kılıçdaroğlu seçime girse ve de seçimi kaybetse hem cumhurbaşkanlığını hem de genel başkanlığı kaybedecekti. Oyun bunun üzerine kurgulandı. İyi Parti genel başkanı politik davranamadı. Hem seçmen gözünde hem de partililerinin (görev ve beklentisi olmayan) gözünde yanlış yapmış duruma düştü ve siyasi olarak büyük bir hatayla karşı karşıya kaldı.

Şimdi bunun sonucunda artık Erdoğan’a karşı, Kılıçdaroğlu seçimi de kaybetse bu işin müsebbibi belli: Meral Akşener olacak. Tabii ki şimdi her ne kadar “yanındayız genel başkanım” denilse de seçim sonrası parti içerisinde bu konular daha detaylı görüşülecek ve sonucu ona göre belirlenecektir. Ama şu bir gerçektir ki; siyasette bir yanlış tüm doğruları götürür.

Dostlukla kalın.