Artık TV izleme kültürümüz değişti diye düşünürken hep bir dizi gündemiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Yeni kültürde artık TV açıp karşısında saatlerce oturmak diye bir şey yok. Kişi, kendi psikolojisine ve boş zamanına göre izlemek istediği ne varsa onu çeşitli platformlardan veya internetten istediği zamanda istediği kadar vakit ayırarak izliyor. “Bugün saat 21.00’de falanca dizi varmış” diye TV’nin karşısına dikilmeye gerek kalmıyor.
ŞU TV’LERİ KAPATIN ARTIK
Ama ne hikmetse bu diziler hala gündem oluşturabiliyor. Hele bir de bazı kesimler var ki bunlar da “bir dizi çıksa da şikayet etsek” diye sanırım tüm vakitlerini TV başında geçiriyorlar. Bir kere bunları samimi bulmadığımı başta söyleyeyim.
Çok yıllar önce çoğunuz hatırlayacaksınızdır “Bizimkiler” diye bir dizi vardı. Çok sevilen bir mahalle dizisiydi. O dönemlerde sanırım yanlış hatırlamıyorsam RTÜK falan yoktu. O dizide çok da sevilen, rahmetli Ercan Yazgan’ın canlandırdığı bir “kapıcı” karakteri vardı. Bununla ilgili olarak İstanbul’da Kapıcılar ve Kaloriferciler Derneği diye bir grup “bu kapıcı gerçeği yansıtmıyor” diye bir yaygara başlatmıştı.
Buna benzer “Hamam” diye bir filmden sonra Hamamcılar Birliği Başkanı bu filmin gerçeği yansıtmadığını ve kaldırılmasını istiyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Günümüze geldiğimizde de dizilere “takan” bir kesim var. Geçtiğimiz haftalarda Fox TV’de Kızıl Goncalar diye bir dizi başlıyor. Ve bu kesim yemiyor içmiyor, bu diziyi izliyor ve bu diziyi RTÜK’e şikayet ediyor. Tabii ki RTÜK de “bu dizi din tüccarlarını anlatıyor. Vatandaşlar bu din tüccarlarına kanıp da dinden uzaklaşmasınlar diye böyle dizilere ihtiyaç var. Bu durum kamuoyunun kanayan bir yarasıdır. Biz ülke olarak bu din sahtekarlarının zulümlerini 15 Temmuz’da canlı olarak yaşadık.” Diyemediği için hemen kendince önlem (!) alıyor.
Kızıl Goncalar birkaç hafta önce gündem olduğunda “hiçbir şey yazmayayım” diye düşünmüştüm. Çünkü bizdeki “halkçılık” anlayışı maalesef “halk dalkavukluğuna” dönüştüğü için bunlara bir şey söylemeye gerek yok diye düşünmüştüm. Ama şimdi yeni bir gündemle aynı kesim yine “RTÜK müzevirliğine” başladığı için fikrimi paylaşayım dedim.
Bu sefer de Kanal D’de bir dizi başlamış. Bu dizinin senaryosunu Yılmaz Erdoğan yazmış. Burada da pavyon sahnesi olduğu için, o malum kesim yine RTÜK’e şikayetçi olmuş. Çünkü ülkede hiç pavyon yok ya, onlara garip gelmiş sanırım.
RTÜK bu müzevirlere artık bir dur demeli hesaba almamalıdır. Bu ülkede hiçbir şey üretmeden, zenginlik içerisinde saltanat süren, o saltanatın altında bir dünya fırıldak çeviren, din satan, din tüccarları vardır. Bu ülkede her ilde pavyonlar vardır. Oralarda çalışan konsomatrisler vardır. Alkol tüketenler, kafa çekenler, o pavyonlarda dansöz oynatıp, eğlenenler vardır. Bunlar hem de her ilimizde vardır.
Bu ülkede 1899’da Aşkı Memnu yazılmıştır. 1901’de de kitabı basılmıştır. Bu roman ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Hani tüm ülkenin ayıla bayıla senelerce TV’de izlediği, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan konulu dizinin romanından bahsediyorum. Yani bu şikayet eden kesimin samimiyetsizliğini de görmenizi istiyorum. Bu kesimin derdi aslında din falan değil; bu kesim “eğer insanlar İslam dinini öğrenirse bizler para kazanamayız, gelir elde edemeyiz, nemalanamayız” diye düşünen kesimlerdir.
Bana sorarsanız TV’de öyle açıp izleyebileceğiniz, kaliteli bir dizi arıyorsanız hiç boşuna aramayın. Çoğu kopya senaryolarla, yeteneksiz oyunculuklarla ne anlattığı belli olmayan hiç de izlenmeye değmeyen abuk sabuk diziler. O güya tarih dizileri de farklı falan değil. Bence televizyonunuzu kapatın, gidin bir tiyatro salonuna tiyatro izleyin.
“MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ”
Tiyatro deyince tabii ki Konya’da o konuda da çok şanslıyız. Konya Şehir Tiyatrosu çok güzel çalışıyor ve çok güzel oyunlar sergiliyor. Ayrıca neredeyse en az haftada bir Selçuklu Kongre Merkezi’nde bir özel tiyatro oyununu sergiliyor. Şimdilerde bir de birkaç tane özel amatör tiyatro kurulmuş. İzleyicileriyle buluşuyor. Ve tabii ki Türkiye’de de önemli bir yer tutan Konya Devlet Tiyatromuz da onlarca yıldır Konya’da hizmet vermektedir.
Geçtiğimiz gün Konya Devlet Tiyatrosu’nda “Yüzyıllık Destan ‘Ateş’ oyunu” gösterime sunuldu. Oyun Cumhuriyetimizin 100.yılına atıfta bulunarak, o kadar zorluklara rağmen TBMM’nin açılışına kadar olan süreci o kadar güzel anlatmış ki hem bir tiyatro oyunu hem bir kabare hem bir müzikal ve oratoryo tadında hazırlanmış bir oyundu.
Bu tür sanatsal faaliyetlere çok önem ve özen gösteren Değerli Valimiz Vahdettin Özkan da, Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin kıymetli Rektörü, değerli hemşerim Prof. Dr. Cem Zorlu da oradaydı. Hava Savunma Tugay Komutanı Tuğgeneral Yusuf Diker, Vali Yardımcısı Aydın Erdoğan, Karatay Kaymakamı Cengiz Ayhan, MİT Başkanı, Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sükun Işıtan gibi isimler de oradaydı. Ayrıca salonun tıklım tıklım olduğunu sanırım söylememe gerek yok bile.
Oyunu Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncuları sahnelediler. Ve başrolünde Ulu Önder Atatürk’ü canlandıran kişi de Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Emre Başer’di.
Ben bu zamanda bir tiyatro izlememiş vatandaş olduğunu sanmam ama şunu belirtmeliyim ki Eğer varsa da muhakkak bir tiyatro oyununu izlesin. En azından TV’lerdeki soğukluk ve yapmacıklığa karşı hangi tiyatro oyununu izlerse izlesin göreceği capcanlı, coşkulu ve samimi duyguları görmesini dilerim.
Konya Devlet Tiyatrosu zaten seyirci ilgisi, fiziki şartları ile oldukça güçlü bir yapıya sahip. Her tiyatroya gittiğimde bunu hissediyorum. “Yüzyıllık Destan ‘Ateş”’ oyunundan sonra da bunu inanın çok hissettim. Hele bir de seyircilerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla oyunculara destek vermesi harika bir görüntü oluşturdu.
Yani vatandaşlarımız samimiyeti istiyor. Sadece güzel veya yakışıklı diye dizi sektörünün içerisinde yer alan kişilerin samimiyetsiz ve yeteneksiz görüntülerinin birleşimini izlemek istemiyor.
Bir de kalitesi tartışılan dizilerin dedikodu ve manipülasyonunu izlemeyi hiç istemiyor. Yani eğlenmek adına yapılan faaliyetlerden siyasi bir ayrım çıkarmaya çalışmanın da kimseye yararı olmayacağını belirtmekte fayda var.

Dostlukla kalın.