Nisan Dünya Toprak Ana Günü:“Toprak Ana Günü” ve/veya “Dünya Günü” fikri ilk olarak San Fransisco’da 1969 yılında düzenlenen UNESCO Dünya konferansında gündeme gelmiş ve Dünya’mızın yaşam ve güzelliğini kutlamak ve karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla ortaya atılmıştır. 22 Nisan 1970 tarihinden itibaren ABD’de 1990 yılından itibaren de uluslararası çapta kutlanmaya başlanmıştır.Kutlama sözcüğü aslında bana ters geliyor. Zira; Dünya’mız özellikle son 50 yıldır kapitalist/emperyalist sistem tarafından; sanki bitmez, tükenmez bir varlıkmış gibi sömürülüyor, tüm kaynakları adeta yağmalanıyor. Bu talanı gözlemleyen bilim insanları ve sivil toplum örgütlerince: İnsanlığın ortak evi olan Dünya’nın korunması ve oluşan ve oluşacak çevre sorunlarına dikkat çekme adına; çevre ile ilgili bir çok gün ve hafta oluşturulmuştur. 22 Nisan Dünya Günü de bunlardan biridir. Bilim insanları ve sivil toplum bu sorunlara dikkat çekmeye çalışmakta ve çırpınıp durmaktadır.Dünya’nın Çevre Sorunlarına Yaklaşımı:Çevreyi koruma adına ufak tefek farkındalıklar oluşmuş, bireysel ve bölgesel bazı iyileşmeler hayata geçirilmiştir. Ancak global düzeyde oluşan veya yakın gelecekte oluşacak hiçbir çevre sorunu kesin çözüme kavuşturulamamıştır.* Küresel Isınma/İklim Değişikliği için devletler 1997 yılında Kyoto protokolünü imzaladılar. Ancak protokolün uygulamasına bir türlü geçilemedi. Paris Anlaşmasıyla umutlandık. AB ülkeleri AB Yeşil Mutabakatını devreye sokuyor. Bu en ciddi adımdır bence.* Flora ve fauna giderek zayıflıyor, türler yok oluyor, her bitkinin her canlının biyolojik yaşama katkısı unutulmuş durumda. Dünya’nın akciğerleri ormanlar aylarca yanıyor vahşi kapitalizm bu yangını söndüremiyor. Ülkemizde de geçtiğimiz yaz aylarında orman yangınları canımızı acıttı.* Nükleer enerji kullanan ülkeler; atıklarını yok edemedikleri nükleer santrallerin yenilerini kurmasa da;  gelişmekte olan ülkelere nükleer santral satmaya çalışıyorlar. Bu anlayışa ne demeli, sanki nükleer kazalar yaşanmamış, sanki Dünya ortak evimiz değil.* Denizlerin, göllerin, akarsuların kirletilmesinin önü alınamıyor. Suyu yaşam hakkı olarak görmeyip, ticari meta olarak değerlendiren anlayış engel tanımıyor.* Tehlikeli atıklar konusunda ortak çözümler bulmayıp, atıkları kendinden uzaklaştırmayı düşünen bir anlayış hala uygulamada. Dünya ortak evimiz ise eğer. Özellikle sanayileşmiş ülkeler atıklarını kendileri zararsız hale getirmeleri veya geri kazanmaları gerekmektedir. Yoksa İngiltere’de oluşan bir atığın Adana’da işi ne ? Avrupa Yeşil Mutabakatı Nedir?Yeşil Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi ve kimsenin ve hiçbir bölgenin geride bırakılmaması temel hedeflerini içeren yeni büyüme stratejisidir. Yani Mutabakat, emisyonları azaltırken iş imkanları yaratacak ve yaşam kalitesini artıracaktır. Tanımlanan hedefler kapsamında bu büyüme stratejisi; 1) Temiz enerji, 2) Sürdürülebilir sanayi, 3) İnşaat ve renovasyon, 4) Tarladan sofraya, 5) Kirliliğin ortadan kaldırılması, 6) Sürdürülebilir hareketlilik ve 7) Biyoçeşitlilik olmak üzere yedi politika alanı altında kurgulanmış bir projedir.16 Temmuz 2021 Tarih ve 31543 Sayılı Resmi Gazete’de yer alan 2021/15 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’yle, “Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Bir çevre aktivisti olarak çok sevindim. Biraz gecikmeyle de olsa genelge ülkemiz açısından son derece önemlidir. Hoşça kalın.