Eskiden ramazan ayı geldiğinde vazgeçilmez iki unsur vardı. Bunlardan birisi “ramazan pidesi” diğeri de kanto sanatçısı rahmetli “Nurhan Damcıoğlu” idi. Ramazanın olmazsa olmazıydılar. Hatta bir keresinde rahmetli Damcıoğlu “ramazan dışında kimsenin aklına gelmiyorum, ramazan pidesi gibi davranıyorlar bana” diye sitem etmişti.
Bunun gibi, ülkede bir deprem olduğunda da eskiden rahmetli Ahmet Mete Işıkara akla gelirdi. Rasathanenin başındaki isimdi. Hatta onu bile öyle popüler hale getirdik ki, hatırlayacaksınız “yılın en seksi adamı” seçmiştik.
Bilime güvenmezseniz, bilime inanmazsanız, ramazan ayını pideye, deprem uzmanlığını “en seksi erkek” saçmalığına düşürürsünüz. Bu anlattığım eski olaylar çok saçma gelir, olayların sulandırıldığını düşünürdüm. Ama şimdi geldiğimiz aşamaya bakınca o eski günleri bile arar olduk inanın.
Bilim deyince de yanlış anlaşılmasın, her isminin başında “prof” unvanı taşıyan bilim insanı falan değildir. Bilim insanlığı öncelikle kendi alanıyla ilgili olarak çalışma yapan, bilimsel fikirler üreten ve de bilime-bilimsel gelişmeye katkı sunan insanlardır.
Daha önceki birkaç yazımda belirtmiştim burada yeri gelmişken tekrar edeyim. Devlet akademisyen olarak bir kişiyi üniversiteye alıyor. Bu kişiye araştırma görevlisi sonra doçent olarak birçok yatırım ve imkanları sunuyor. Ardından kişi profesör oluyor ve kendi dalında bir bilim insanı olarak Devlet’e hizmet edecekken; bilimsel çalışmaları falan bırakıyor gidiyor rektör oluyor. Halbuki üniversiteyi yönetebilecek, alternatif olarak birçok işletmeci bulunabilir. Devlet’e, millete yararlı çalışmalar yapacak bilim insanı bulmak o kadar kolay değildir. Bunu da rektörlük görevinde harcamamak lazımdır.
Tabii burada başka eleştiriler getirilip; “ya zaten birçoğu boş boş oturmaktalar, ne üretiyorlar ki” diye düşünülebilir ama bu çoğunluğu oluşturmaz diye inanmak istiyorum.
Yukarıda yazdığım eskiyle, şimdiyi karşılaştırdığımızda neredeyse her TV kanalının kendi deprem uzmanı, profesörü oluşmuş durumda. Ama bu da ayrı bir karışıklık ortaya çıkarıyor. Neredeyse hiçbir “uzmanın” söylediği diğeriyle aynı değil. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy gibi bunların hepsinin aksine bilimsel güncel verilere dayalı konuşan uzmanlar da var. Fal bakar gibi “3 gün mü desem, 3 ay mı desem 3 yıl mı desem deprem olur” diyen uzmanlar da var. Bu sefer bir de Japon uzmanımız çıktı. Ama o, jeolojiden daha çok, “deprem esnasında aşağıya atlamayın, binanın iskanına bakın, zemin etütlerine bakın” gibi telkinlerde bulunuyor.
Tabii her konuda olduğu gibi bu konuda da toplum olarak anında cepheleşebiliyoruz. Herhangi bir deprem olduğunda deprem bilgilerinden önce adını duyduğumuz Naci Görür, İstanbul’un yerle bir olacağı bir depreme az kaldı görüşlerini savunurken; Şener Üşümezsoy da 23 Nisan’da olan deprem bundan sonraki büyük İstanbul depreminin büyüklüğünü azalttığı fikirlerini anlatmakta. Hal böyle olunca, toplumumuz iki ayrı fikir görünce hemen cepheleşmesi gerektiğini düşünerek Naci Hocacılar ve Şener Hocacılar olarak ikiye bölünüverdi.
Şimdi ortadaki eski verileri çıkarttığınızda aslında tek veri var. Ve de yorumlanması gereken o veriler. Ancak bizim bilim adamlarımızın bir kısmı sahadan haberdar olmadığı için, yeni veriymiş, eski veriymiş ayıracak kadar işine zaman ayırmadığı için sadece cepheleşmeye yararı oluyor. Başka da bir yararı yok.
Bu kadar bilgi kirliliği içerisinden nasıl çıkacağız derseniz bunun da çözümünü Devlet bulmalıdır. İstanbul’da yaşayan vatandaş 3-5 tane, başında “prof” yazıyor diye, ağzına geleni söyleyen, bilim adamı kılıklı kişilerin eline bırakılmamalıdır. Bırakıldığı takdirde işte hem cepheleşmeyi, hem gerginleşmeyi hem de korkuyu bu vatandaşlarımıza yaşatıyoruz.
Devlet bu işe el atmalıdır. Kadının bebeğini normal mi sezaryenle mi doğuracağıyla ilgilenen Devlet, bilgisiz bilim adamlarına, toplumu galeyana getirecek açıklamalarda bulunanlara, topluma korku salmaya çalışan şarlatanlara “dur” demelidir.
Aksi halde bu deprem korkutma taktiğinin, insanları İstanbul’dan uzaklaştırarak; İstanbul’un sadece belirli bir kesime hizmet vermesi düşünüldüğü dedikodusunu yaymaya başlayacaktır ki o da sanırım Hükümet için, siyaseten çok verimli bir düşünce olmayacaktır.
Dostlukla kalın.