Sayın çok kıymetli okuyucularım, Yeryüzünün, suyun, toprağın, havanın, ormanın, doğanın, çevrenin, çiçeklerin, ağaçların kıymetini yeteri kadar bilemediğimiz için olsa gerek, şimdiki düzensiz yağan yağmurlar, fırtınalar, bazı yerlerde oluşan tusunamiler doğanın isyanı gibi geliyor bana.
Temmuz ayında dolu yağıyor, hor gördüğümüz dünya da, bir daha düzenli yağan yağmurları görmek belki de ileride mümkün olmayabilir. Belki de gün gelecek kar, yağmur yağan yerlere yağmayacak, yağmayan yerlere yağacak yani doğanın dengesi belki de tersine dönecek gibi geliyor. Sanayide gelişmiş ülkeler ve diğerleri Ozon tabakasını deldi, dünya ısısısını artırdı, buz dağlarını eritiyor, havaya karbon gazı salımı haddinden fazla, bazı ülkelerde içme suyu sıkıntısı, gıda sıkıntısı mevcut olup, insanların bu konuda çektiği sıkıntıları televizyon kanallarından izledikçe, bazı bilim adamlarının yazdıklarını okudukça şahsım adına söyleyecek olursam içim parçalanıyor. Bizden sonra gelecek nesillerimizi düşündükçe onlar inşallah sıkıntıyla karşılaşmazlar.
Dünya ülkelerinden bir kısmı iklim değişikliğine destek verirken, bazı zengin ülkeler destek vereceği yerde sırtını dönüyor. Sırtını dönen ve destek vermeyen ülkeler bir gün gelecek demirin, kömürün yenmeyeceğini, doğanın, çevrenin, yeryüzünün ve zenginliklerinin ne kadar kıymetli olduğunu anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak. Bu dünya gemisinin içerisinde bütün dünya ülkelerinin insanları var. Bundan dolayı dünya'nın dengesini bozmamak için herkese ayrı ayrı görev düşüyor. Dünya yı kirletmeye, dengesini bozmaya hiç kimsenin hakkı yok diyorum. Kirletmeyi, yok etmeyi kul hakkı olarak değerlendiriyorum. Bizleri doyuran, giydiren, yaşamamızı devam ettiren toprağın, havanın, suyun her şeyden daha değerli olduğunu anlama zamanı geldi de geçiyor bile. Unutmayalım ki, yakılan, yanan orman bir gün gelir hepimizi yakar. Çünkü her şeye rağmen doğal afetlerin sebebi insansa, çaresi de yine insandır.
27 Temmuz 2017 tarihinde İstanbul'da televizyonlardan ve olayı yaşayan insanların anlattığına göre, yağışlar yarım saat içerisinde şiddetli bir dolu yağışı, ardından cadde ve sokaklar, işyerleri sular altında kaldı, insanlar yaralandı, kimisi canını zor kurtardı, ağaçlar devrildi, istinat duvarları çöktü, arabaların camları patladı ve kaportalarında göçükler oldu, bazı evleri su bastı, bazı evlerin çatıları uçtu, camları kırıldı, yollar kapandı, sürücüler ve insanlar trafikte mahsur kaldılar. Şunu demek istiyorum, bu yağışlar yarım saat değil de iki üç saat yağdığını düşünmek bile istemiyorum. O zaman bir şehrin hali nice olur? Onun için geleceğimize daha fazla sahip çıkmamız, nerde olursa olsun yapılacak yatırımların geleceğimizin de düşünülerek planlı programlı yapılması gerekmekte olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla