Yerelde gazeteci olmak çok zordur. Gazeteci derken tabii öyle elinde cep telefonuyla ortalarda “gazeteciyim” diye gezen ya da işsizlikten sabahtan akşama kadar bilgisayarın başında sosyal medyada vaktini geçirip herkese ahkâm kesen bir de “gazeteciyim” diyen şahısları söylemiyorum.

Hele köşe yazarı olarak yazı yazmak çok daha zordur. Tabii burada da gazeteci olarak köşe yazanları kastediyorum. Aksi halde ayda yılda bir kere yazı yazıp onun da konusunun din ya da mesleki paylaşım olarak seçildiği yazarlardan da bahsetmiyorum.

Hemen şöyle bir örnek vereyim daha iyi anlaşılsın: Ramazan’dan önce bir gün merak ettim ve Konya’daki gazetelerde köşe yazanları teker teker inceledim. O gün 12 tane yerel gazetede 25 tane köşe yazısı vardı. Bunlardan 15 tanesi dini içerikli yazı idi. 5 tanesi teknik yazı yani vergi nasıl ödensin, öksürük nasıl geçer gibi yazılardı. 2 tanesi de spor yazısı idi. 3 tanesi de güncel siyasi konulardı. Yani değerlendirmesini size bırakarak yazıma devam edeyim.

Köşe yazılarında dengeleri çok iyi tutmak ve aynı zamanda vebal altına girmemek gerekir. Binlerce belki on binlerce kişinin okuduğu yazıda bir yanlışlık yaparsanız ya da yalan bilgi verirseniz belki de birçok kişinin hayatını etkileyebilirsiniz. Tabii bunlara dikkat ederken aynı zamanda karşınızdakinin yani okuyanın nasıl anlayacağını da düşünmelisiniz. Empati yapmalısınız.

Mesela “Bülent Ersoy’da çok iyi bir sanatçı” diye yazarsınız. “Vayy ‘gey’ mi oldun” diye bir tepki alabilirsiniz. “Yavuz Bingöl iyi türkücü” derseniz, Ak Partili; “Erdal Beşikçioğlu iyi bir tiyatrocu” derseniz CHP’li olarak yaftalanırsınız.

“Konya’da Uğur İbrahim Altay iyi çalışıyor” derseniz hemen “n’oldu AKP’li mi oldun” diye cevap alırsın. “Aydın’da belediye başkanlığını Özlem Çerçioğlu hak ediyor dersen” “zaten komünist bu” diye yapıştırırlar.

Yani kısacası kaçışı yoktur ya şucusundur ya bucusundur. Kültür seviyesi böyle olduğu için bu yakıştırmalara katlanıp köşe yazılarımızı bu dikkat içerisinde yazmak zorundayızdır.

Mesela İstanbul’da seçimi Murat Kurum’un kazanmasını istiyorum. Bunu Ak Partili olduğum için değil Murat Kurum’un bakanlığı döneminde yaptığı hizmetleri değerlendirerek ve tabii ki biraz da feodal bağlarımdan ötürü söylüyorum. Feodal olarak Konyalı olması üzerine üstlük benim Ereğlili ve Kurum’un Karapınarlı olması ve de bir Karadenizli yerine bir Konyalı hemşerimin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması, onu destekleme düşüncemi pekiştiriyor. Hizmet yönünden de, Bakanlığı döneminde Konya’ya yaptığı birçok yatırım ve hizmetin örneğiyle İstanbul’un da iyi bir hizmet alabileceğini düşünüyorum. Aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursa Murat Kurum’un Konya’ya da faydasının olacağını düşünüyorum. Farkındaysanız hiç Ak Parti, CHP, MHP vb. parti ismi geçmedi. Yani konu o partili veya bu partili olmak değil. Konu kendi değer yargılarıma göre bir değerlendirme sonucu oy kullanmaktır. Aynı değerlendirme ışığında Aydın’da yaşıyor olsaydım tereddütsüz Özlem Çerçioğlu’na oy verirdim. Yani olay aslında bu kadar basit.

Bu kadar girişten sonra asıl konuma geçeyim. Geçtiğimiz akşam Mevlana Türbesi ile Mevlana Kültür Merkezi arasında kalan bölüme yapılacak olan “Mevlana Türbe Arkası Kentsel Yenileme Projesi” Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca tarafından tanıtıldı. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; Müthiş bir proje…

Ama ona geçmeden önce Konya’daki kentsel dönüşüm projelerine bir bakmak gerekir. Mesela Alaaddin Tepesi civarındaki binaların dış cephelerinin restorasyonundan başlayalım. Alaaddin’den geçip de “bu güzel olmamış” diyen var mı?

Alaaddin’den Mevlana caddesine girelim. Hemen en başta atıl bir durumda olan eski Tekel binasının yeri “Depo No:4” olarak sosyal paylaşım alanına dönüştürüldü.

Oradan biraz daha ilerleyelim. Mevlana Çarşısı ve Altın Çarşı dönüşümü mükemmel bir biçimde başarıldı.

Oradan geniş bir “u” çekelim ve Larende caddesine geçelim. Larende caddesindeki dönüşümle oradaki dükkanların yıkılıp onlara Şehir Hastanesinin karşı tarafında yeni dükkanlar yapılması hiç de kolay olmamıştır.

Bu arada Larende caddesinden giderken sağ tarafında kalan Şükran Mahallesi dönüşümü belki de Türkiye’nin en kapsamlı dönüşümlerinden biri olmaya adaydır.

Oradan Anıt Alanına doğru gelince eski stadyumun yerindeki Millet Bahçesi’ni sanırım görmeyeniniz yoktur.

Diğer taraftan Sille’deki cephaneliğin oradan taşınarak o alanın yeniden kullanıma açılması Sille’ye güze bir dönüşüm hizmeti olmuştur. Yine Askeri bir alan olan Havzan’daki Ağır Bakım alanı oradan Ankara Yolu tarafına yeni yerine taşınacaktır. Ağır Bakımın bulunduğu alanda da park alanının dışında yeni bir diş hastanesi kurulacaktır.

Yasalarca tarif edilen gazetecilerden bahsediyorum. Tabi Konya’da dönüşüm deyince Eski sanayi ve Karatay sanayisinin bulunduğu alan Konya için kanayan bir yara idi. Ve burada da dönüşüm uygulanarak buradaki esnafın yeni yapılan sanayi sitesine taşınma işlemleri başlatıldı.

İşte geçtiğimiz gün tanıtılan Mevlana Türbe arkası kentsel yenileme projesi de aynen bu projeler gibi çok büyük projelerden birisi olacak. İçinde neler olmayacak ki; hanlar, hamamlar, butik oteller, medrese, müze, vs.vs.vs. yani Konya’nın hem ekonomisine, hem turizmine hem de estetiğine çok büyük katkıda bulunacak bir proje olacak.

Burada sadece kentsel dönüşümlerden bahsettim. Ve fark ettiyseniz şu parti-bu parti diye bahsetmedim. Aynı zamanda şu belediye başkanı-bu belediye başkanı diye de bir şey söylemedim. Ama bu eserlerle ilgili olarak Konya’ya büyük emekleri geçen Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’a da, Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca’ya da, Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş’a da, Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı’ya da teşekkür etmek gerekir. Ama teşekkürlerin büyüğünü de neredeyse tüm bu dönüşümlerde emeği olan önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı hemşerimiz Murat Kurum’a sunmak gerekir diye düşünüyorum.

Dostlukla kalın.