Sayın okuyucularım bugünde yazıma bu başlıkla başlamak istedim. Alınan nefes bile emanet ve sayılı iken, dünyanın geçici tat ve lezzetlerine bizim diyerek kendimizi kandırdığımız eşya, mal ve mülklere bu düşkünlük neden? Parlaklıkta ay, sıcaklıkta güneş, azamette dağlar, derinlikte okyanuslar, tüm yaratılanlar ve en büyük ibret ise önüne geçemediğimiz ecel ve yalnız kaldığımız o mezar, kimin eseri; Yüce Yaratıcı'nın. Yaratılan her canlıya merhameti, sevgisi, rahmet ve mağfireti sonsuzdur. Yeter ki o kapıya dönüp baksın. Bu dünya denen misafirhanede, misafire yakışır davranış ve tutum sergilesin. Baki olanın koyduğu yasalara uyup kuralları uygulayan insanların gönlündeki huzur ve mutluluğun bu dünyada ki maddi olan hiçbir varlıkla sağlanması mümkün değildir. Misafir olarak kısa bir zaman bulunacağımız bu dünyada fani olan hayatın içerisinde; Ailelerimiz başta olmak üzere makam, mevki, para, mal, mülk, şan ve şöhretin birer imtihan vesilesi olarak bizlere sunulduğunu bilip, hesabını vereceğimiz bu sorumluluğun bilinciyle yaşamalıyız. Yaratılanın hepsinin bir ömrü ve varlık süresi var. İnsanlar, hayvanat, bitkiler tüm mahlûkat doğar, büyür, yaşlanır, ölür, özüne döner toprak olur. Hiç doğmamış gibi bırakır bu dünyayı o meçhulde kendini bekleyen kaderini takip eder gider. O sonsuzluk âleminde af, rahmet ve magfiret duaları bize tek ulaşacak olan dünyalıklardır. En gerekli ahiret ihtiyaçlarının hak etme yeri burası ise (ahretin tarlası dünya, ne ekersen onu biçeceksin) diyoruz. Hal böyle olunca her insan yaratılış gayesinin idrak ve bilincine varmalı ve hayatını bu çerçevede idame ettirmeye azami gayret ve çaba göstermelidir.
Tertemiz berrak havasıyla, yemyeşil dağlarıyla ovasıyla yerlerden fışkıran o buz gibi tadına doyulmaz sularıyla, gökleri süsleyen cıvıl cıvıl öten rengârenk kuşlarıyla, dünyaya ahenk katan tüm canlı ve cansız doğa harikalarıyla teslim edilen bu güzelim mekâna hak ve ödevlerimizi yerine getirmek için gayret sarf edelim. Bugün kendimiz için, yarında gelecek neslimiz için bu doğa bize her zaman gereklidir. Her şeyden önemlisi Allah rızası için emanet edilen bu dünyaya ihanet etmeyelim, koruyalım ve daha da fakirleştirmek için değil, zenginleştirmek için uğraş verelim. Tüm yaratılana sevgi ve muhabbet dolu gözlerle, duygularla bakmak için, fidan dikelim cennet olması için, kuşlara yem ve barınak olması için, onların temiz havasını, zehirlenmemeleri için temiz toprağını verelim, yağmurları çekecek ormanlar için yine de fidan dikelim, geçmişimize rahmet ve şükran duyguları besleyecek bir nesil için ne olursunuz çevremizi, doğamızı, havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletmeyelim, Ağaçları, bitkileri gözümüz gibi koruyalım ve onları daha da zengileştirelim, fakirleştirmeyelim. Bakın bugünlerde erozyon önleme sahasında çıkan yangın, beni ve doğa sever halkımızı derinden üzmüş ve yangını söndürmek için Belediyemiz, Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Konya Büyükşehir İtfaiyesi çalışanları, kurumlar, helikopterler, vatandaşlarımız top yekün seferber oldular. Yani yangının söndürülmesinde emeği geçen kurumlara, kuruluşlara, vatandaşlarımıza kendi adıma şükranlarımı sunuyorum. Hepisinden Allahım razı olsun. Bundan sonra 50-60 senelik çekilen emeklerin heba olmaması için özellikle bu aylarda yangına karşı tedbirler alınmalı, Karapınar Erozyon önleme ve Araştırma merkezinde daha iyi ve daha çok çalışmalar yapılmasını, donanım ve ekipman olarak güçlendirilmesini şahsım adına istiyorum. Bu alandaki gelirin, bu alana tekrar döndürülmesini istiyorum. Ağaçlar kurutulmasın, daha da zenginleştirilsin ve tek isteğim 1950 ve daha önceki yıllarda yaşanan kum fırtınalarını çocuklarımız tekrar yaşamasın istiyorum. Siyasilerimiz ve yetkililerimiz erozyon önleme sahasını gezip incelemelerini çok istiyorum.
OKUYALIM, OKUMA ÖZÜRLÜ OLMAYALIM
Bir insanın zekâsı bildiği kelime sayısıyla orantılıdır. Yani bir insan ne kadar çok kelime bilirse, aklını da o nisbette iyi kullanır. Batıda 4500 kişiye bir kütüphane düşmektedir. Bizde ise 64000 kişiye bir kütüphane düşmektedir. Milletimizin çok büyük, çok utandırıcı ayıbı; okumamaktır. Okumamak, araştırmamak, düşünmemek, bilmemek en öldürücü kanser hastalığından, daha dehşetli bir felakettir. Kütüphanemizi öksüz bırakmayalım, orada çok güzel ve çeşitli kitaplar var alalım okuyalım, insanın başına ne gelirse cahillikten gelir diyor ve en derin saygılarımı sunuyorum.