Sayın çok kıymetli okuyucularım Prof.Dr. Muhittin Şimşek tarafından yazılan " İş hayatında ÖNCE İNSAN" adlı kitap okudum inanın çok güzel ve akıcı, akıcı olduğu kadar da insanlarımızın yaşantısında iyi örnek olacak ve insanları iyiye, güzele doğru yönlendirecek, düşündürecek bir kitap. Şahsen bana çok şey öğretti. Bu kitaptan örnekler vereceğim.  Birde Amin Maalouf tarafından yazılan ve Ali Berkta çevirisi yapılan " Semerkant" isimli kitaptan Ömer Hayya'mın düşüncelerinden sizlere aktarmak istiyorum.
İnsan,
Bir kelime, iki hece.
İnsan bir muamma, bilmece…
An olur "cihan"a sığmaz,
An olur "cihan" ona sığmaz.
Dışı sahra-yı kesrette, içi umman-ı vahdette..
İnsan, mükemmel bir varlık.
İnsan, varlıkların en farklısı.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran, özellikleridir.
Düşünmesi, sevinmesi, korkması, üzülmesi.
Geçmişle hayıflanması, gelecekle ümitlenmesi.
İhtirası, nefreti, intikamı hissetmesi, yaşaması.
Vefakarlığı, cefakarlığı, diğergamlığı, 
Ve daha nice nice tanımlanmış, tanımlanmamış duygulara sahip olması. Antropologlar, yönetim bilimciler, psikologlar bir konuda ittifak etmişlerdir.
İnsanı ihmal ederek başarıyı yakalamak mümkün değildir. İnsan unsurunu göz ardı ederek verimli bir üretim yapmak, huzurlu bir hayat sürmek ya da müreffeh bir toplum olmak mümkün değildir. Teknolojimiz ne kadar modern, donanımımız ne kadar gelişmiş olursa olsun, bu teknolojiyi kullanacak insan gücüne sahip değilsek başarıyı ve verimliliği yakalamamız güç olacaktır.
GÜZEL BAKAN GÜZEL GÖRÜR
Güzel bakalım,
Her şeye,
Güzel bakalım ki güzel görelim,
Güzel görelim ki güzel düşünelim.
Sevelim insanları, hayvanları, bitkileri,
Hele çocukları, hele çocukları,
Onlar bizim geleceğimiz, Teminatımız.
Bari onlara sevmeyi öğretelim. Hiç değilse onları kaybetmeyelim.
Hayat güzeldir.
Hayatın kendisi güzeldir.
Hayat isminin tecellisidir.
Güzel memlekette, güzel surette halk edilmişiz.
Biraz masivadan sıyrılıp, tefekkür edebilsek.
Bu kısa, geçici dünyada ümitsizliğe düşmeden, sevgiden mahrum kalmadan, kimseye muhtaç olmadan, ay ışığı altında yaprak hışırtısını dinleyebilsek, gurup vakti güneşi seyredebilsek, bize koşan çocukların masum gülücüklerindeki manayı yakalayabilsek… Dahası, selvi ağacındaki "Elif"i anlayabilsek ve tabi, bu duygularla 21. yüzyıllara damgamızı vurabilmek için, çalışsak, çalışsak, çalışsak…
Çalışırken de güzel düşünmeyi de ihmal etmesek. Daha iyi olmaz mı?
Bir de "Semerkant" adlı kitapdan Ömer Hayya'mın zamanın kadısı Ebu Tahir'e verdiği cevap;
- Ben mahşer gününün dehşetinden başka iman, secdeden başka namaz tanımayanlardan değilim. Ben nasıl mı namaz kılarım? Bir gülü seyrederim, yıldızları sayarım, yaratılışın güzelliği, onun düzenindeki kusursuzluk karşısında büyülenirim, Rabbimin en güzel eseri olan insanın, onun bilgiye aç beyninin, aşka aç gönlünün, uyanmış ve tatmin edilmiş tüm duyularının karşısında hayranlığa kapılırım.diyor. İnsan sadece etten kemikten ibaret bir varlık değildir. İstekleri, arzuları, beklentileri ile bir bütündür. Ve sahip olduğu her bir duygunun tatmini için uğraşır durur. Yeter ki cennet vatanımızın ve memleketimizin kıymetini bilelim. Çevremizi daha da güzelleştirmek için çaba sarf edelim. Önümüz bahar mevsimi, piknik yaptığımız yerleri tertemiz bırakalım. Çevremizi kirletmeyelim. Toprağı bereketli, havası, suyu temiz, dereleri özgür, israftan uzak daha yaşanabilir bir dünya diliyorum. Saygılarımla