-30 EKİM 1918

Savaş, helak olmuş bir millet bırakırken sessiz çığlıklarla dolu bir anlaşma kol geziyordu Demirli Agamemnon Zırhlısında. Çaresizlik bedeni sardığında titreyen bacaklar kadar güçsüzdü Türkün soyu

Sanki hiç bitmeyecek yok oluşun sinsi başlangıcı. Gün doğmuş Türk soyunun yurdu sisli uğultularla dolmuştu. Ruhun ezildiği, köleliğin baş gösterdiği bir güne doğdu güneş. Buz gibi kalemin temas ettiği parmaklar ürpertiyle hareketlendi. Solukların kesildiği ortama buz gibi düşen çaresizlik edası, Türk soyunun yüreğinde bir yangın başlattı. Başarısızlık, azmiydi Mehmetçik yolunda ‘ki gençlerin.

Kin, öfke ve nefretti kuşattığı bedeni bırakmayan. Bıraktığı bedenin ruhunu yaşatmayan. Öyle bir nefret, öyle bir öfke, öyle bir kin ‘ki isyan çıkaranların bedeni şahadet dilendi. Kor ateşe basılan mühürdü atılan imza. Açılan kapının gıcırtısı kadar selametsiz bir gün daha doğmaya başladı. Nihayetin ’de anlaşma sözcüklerinin yosun tutmuş yüzü görünürken halkın içine işleyen iğrenç korku, onların biraz daha iman güçlerini artırıyordu. Gözlerin içindeki kan nehirleri akmaya başladı. İsyan!

İsyan! İsyan! İşte beklenen, işte dehşeti, işte kan! Sanki bu hakaret, Türk soyunun güçsüz duruşuna, kahroluşuna, sessiz kalışına revaydı. Yok olmak kolay değil lakin yeniden var olmak kadar zor da değildi. Bir kahraman yetişiyordu onca kargaşanın içinde. Mavinin en derininden bakan gözleri keskin, mimiksiz yüz hattı, tiz sesi ve sarının en yoğun halinden kıvam aldığı saçlarıyla yiğit bir delikanlıydı Mustafa Kemal. Kıskanılır güzelliğinin yanı sıra kıvrak zekâsını halkın halinden ibret alırcasına kullanabilen biriydi. Onun bu zekâsı, cesareti ve azmi esaretin yangınında hırsla beslenen, öfkeyle kaynayan gençlere öncü oldu.

-13 KASIM 1918

Hür iradenin yok olduğu bedenin gövdeyi, gövdenin başı taşıyamadığı günlerden biri daha doğarken İstanbul ’a ayak bastı Mustafa Kemal. Gözlerinin şahadeti ile dilinden dökülen şehvetli sözcüklerdi

“ Geldikleri gibi giderler ” cümlesi. Wilson ilkeleriydi Türk kurtuluş savaşında, Misak-ı Milli kararlarının alınışında rol oynayan.

-15 MAYIS 1919

İzmir! Dağlarında çiçekler açan İzmir. Zevki sefa, cana cefa çektiren İzmir. Anaların gözünü yaşlı yüreğini sancılı bırakandı İzmir. Ettikleri oyundu İzmir ’i Yunan gâvurunun eline düşüren. İçtikleri kandı Türk soyunun İzmir ’i gidince elden. Ya Hak, ya Hâkim. Onlar Hakkın dilencisiydi. Türk soyu

Hakim olan Haktan adalet dilendi.

-19 MAYIS 1919

Zaman güneşin altında eriyen buz taneleri gibi hal değiştirir bir vaziyette ilerliyordu. Yelkovan akrebin ardı sıra on ikiden on ikiye vuruyor ve Samsuna çıkış vakti geldi diye bas bas bağırıyordu. O gün bayrama son bir gün kala tutulan ilk oruç kadar değerliydi. Müjdeler müjdesiydi Havza, Amasya genelgesi ve Erzurum, Sivas kongresi. Tik tak sessizlik bozulacak. Türkün soyu kendine gelmeye, sesini yükseltmeye başladı. Güçsüzlük bedenlerini terk ederken sarsıntı’cı fikirler yerini dolduruyordu. Artık susan, güçsüz duran bir Türk soyu yoktu karşılarında. Esareti esir alan bir Millet vardı.

-23 NİSAN 1920

Türk soyunun kanatları biraz daha büyümüş, güçlenmiş ve tüylenmiş artık uçmak için çok az zaman kalmıştı. Türk soyunun ruhu hafiflemiş, vicdanının acısı azalmıştı çünkü BÜYÜK MİLLET MECLİSİ kurulmuştu. Çocuklara bayram günüydü büyüklerin yüzündeki burukça kalan gülümseme.

-12 MART 1922

Ecdadı namlı şehitlerle dolu şanlı Milletin var oluş nedenlerini, yaşadıklarını, esirliği ve yok oluşun kıyısına sürüklenişini unutmadığı, mecbur bırakıldığı işkencelere, eziyet ve acizlik karşısında kazanılan bu direnişe yakışır bir Marş yazıldı. Sanki altınla kazınmış ruhun ferahlığa erdirilmiş olduğu bu Marşın adı İSTİKLAL ’di.

29 EKİM 1923

Dört yıl üç yüz altmış dört gün esaretin esir aldığı, Türk soyunun cefa çektiği, benliğin yok olduğu

Dört yıl üç yüz altmış dört gün süren esirlik yok oldu. Hür irade yerine tekrardan kurulurken halkın dilinden düşmeyen İSTİKLAL Marşı ’nın sözleri Mustafa Kemali bir hayli hüzünle gururlandırdı. Başarmıştı, insanları özgür kılmayı. Onlar artık Osmanlı ’dan kalan insan çokluğu değildi, onlar artık TÜRKİYE CUMHURİYETİ vatandaşıydı. İşte bu

Esaretin Cesaret

Karşısında diz

Çöküşüydü (...)

SEVİM NUR KARACA

METEM