Sayın çok kıymetli okuyucularım geçen haftaki yazılarımda bütün Dünya insanlığını ilgilendiren TEMA Vakfı'nın yayınlarından faydalanmak suretiyle " İklim değişikliğini anlamak, Sera gazı miktarı sanayi devrimi öncesine göre ne kadar arttı? İklim nasıl değişti, İklim nasıl değişir? Daha önce hiç değişmiş midir?  Buz dağlarındaki erimeler, Dünya sıcaklığının artması, İklim değişikliğinin şimdiki etkileri neler? Bizi gelecekte neler bekliyor,21. Yüzyılda iklim değişikliğine bağlı yaşanacak olası etkiler neler olabilir, iklim değişikliğinin Türkiye'ye etkilerini yazarak siz kıymetli okuyucularımı çevre ve doğa konusunda aydınlatmaya çalışmıştım. Aydınlatmaya da devam edeceğim. Çünkü Doğa ve Çevre konusunu çok ama çok önemsiyorum.
Şimdiki zamanımızdan en az 90 sene önce yaşanan ve söylenen sözleri sizlere aktarmak istiyorum.
Rahmetli Anam bir gün bize çocukluğunda 10-12 yaşlarında iken başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştı. Coma Hüseyin hoca diye bir dayım vardı. Bu dayım 30-35 sene fahri olarak camii imamlığı yapan ve kimseden yardım almadan kendi kazancını kendisi temin eden birisiydi. Çok kitap okur, az uyur, az güler, az konuşur ve kendi kendine hem okur hem ağlardı. Bir gün dayım kendi kendine ağlaması esnasında biz çocukluk ya, neden ağladığını bilemediğimiz ve ağladığına bir anlam veremediğimiz için gülmüştük. Bizim bu gülüşmemize tepki olarak,  neden gülüyorsunuz?  Ben sizlerin yaşamınızda karşılaşacağınız sorunlara, başınıza geleceklere ağlıyorum diyerek Dayısı Coma hoca şunları söylemiş. "Ahir zaman yaklaşırken Dünya'nın dengesi bozulacak, kum fırtınaları ile seller çok olacak, gıda ve su sorunları yaşanacak,  bina, zina çoğalacak, hak hürmet kalkacak, büyük küçük belli olmayacak, saygı, sevgi azalacak" diyerek hem ağladı, hem söyledi diye Anam rahmetli bize anlatırdı. Anam rahmetli de bize güzel güzel öğütler verir aman sizler ve tüm insanlık bunları yaşamasın diye dua ederdi.
Sayın kıymetli okuyucularım, Maya takvimine göre kıyametin kopacağına dair senaryoların mayası tutmadı ama Dünya insanları doğaya sırtını dönüp, doğayı hoyratça kullanıp mahvedip kirlettiği zaman kıyametin kopacağını ve kıyamet alametlerinin şimdiden kendini göstermeye başladığını sezinler gibi oluyorum. (İklim değişikliğine bağlı Dünya ısısının artması, buz dağlarının erimeye başlaması, seller, kuraklık, orman yangınları vs, yayılan salgın hastalıklar, dünyada'ki gıda ve su sorunu, yerleşim alanları ve sanayi, sağlık, yeşil alanların azalması, sera gazlarının salımı gibi faktörler Dünya'nın dengesinde birçok olumsuzluklar meydana getirmekte olduğu bilinmeye başlandı bile ama kimin umurunda. Har vurup harman savuruyoruz. Her şeyi israf etmekten geri kalmıyoruz.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ( BMİDÇS) 1992'de Rio'da kabul edildi.
Bilim insanları, 1900'lerin başlarından itibaren atmosferdeki sera gazı miktarlarını ölçmeye başladılar. 1950 ve 1960'larda atmosferdeki sera gazı (özellikle karbondioksit) miktarının artmaya başladığını ve 1970'lerde de artan sera gazı miktarının iklim değişikliğine sebep olabileceği ile ilgili öngörülerini belirttiler. 1980'lerde ise gelişen modelleme yöntemleri ile sera gazı artışının iklim değişikliğine sebep olduğu konusunda bilim insanları arasında bir görüş birliği oluşmaya başladı. Bu süreçte, yapılan tüm araştırmaların birleştirilmesi, öngörülerin ve modellemelerin bütünlüklü olarak yapılması ve karar alıcılara bilimsel temel sağlaması için 1988 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 2000'den fazla uluslar arası bilim insanından oluşan Hükümetlerarası iklim değişikliği paneli (IPCC) kuruldu.
1989 yılındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (UNGA), bir sonraki toplantısına sunulmak üzere IPCC tarafından bir rapor hazırlanmasını istedi. IPCC, 1989 yılında ilk raporunu yayınladı. Ve 1990 yılında BM Genel Kurulu, bu raporu kabul ederek; iklim değişikliği ile ilgili önlemlerin yöntem, araç ve yollarının tartışılması için Uluslar arası müzakereleri başlattı. Birleşmiş Milletler 1990-1992 yılları arasında Uluslar arası müzakereler çerçevesinde sözleşme üzerinde çalıştı. Tüm bu çalışmalar sonucunda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ( BMİDÇS) 1992'de RİO'da kabul edilmiş oldu.
Getirdiği tüm yükümlülükler ve küresel iklim sistemini koruma anlamındaki çalışmaların düzenlenmesi açısından Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi en temel ve en önemli Uluslar arası çaba olduğu görülmektedir. KYOTO Protokolü, Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi kapsamında, sera gazı salımlarının 2000 yılı sonrasında azaltılmasına yönelik yasal yükümlülükleri düzenler. 1997 yılında imzaya açılan Protokol 2005 yılında yürürlüğe girmiştir.
Türkiye'nin iklim değişikliği alanında izleyeceği politikaların, alacağı önlemlerin ve yapacağı çalışmaların belirlenmesi amacıyla, İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Bu kurul yılda en az bir kaz Orman ve Su İşleri Bakanı Başkanlığında;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıklarının Müsteşarları, Hazine Müsteşarı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Genel Sekreterinin katılımları ile toplanmaktadır.
Ancak toplantıları kapalı gerçekleştirilen ve toplumun her kesimini ilgilendiren iklim değişikliği konusunda son karar alıcı konumundaki bu kurula çevre sivil toplum kuruluşları ve iklim değişikliği konusunda bilimsel çalışma yürüten bilim insanları katılamamaktadır. Bu sebeple TEMA Vakfı İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun daha katılımcı ve sivil topluma açık bir organ haline getirilmesini talep etmekte ve bunun için çalışmalar yürütmektedir. Biz TEMA Vakfı üyelerinin temennisi de odur ki bu karar alıcı kurulda hepimizin geleceğini ilgilendiren kararlar, daha şeffaf bir ortamda alınmalı ve çevre sivil toplum örgütleri ile bilim insanlarının görüşleri de mutlaka alınmalıdır. TEMA Vakfı'nın da bu karar mercii kurulda yer alması ve söz sahibi olması isteklerimiz arasındadır. Saygılarımla