Kimsesiz kalmış bir sokak lambasının hüznü sarıyor yolları

Pas tutmuş demir direklerin gölgesinde demleniyor yalnızlıklar.

Serseri ıslık tutturuyor hovarda gece kuşları.

Bağrını açıyor gece en soğuk saatlerine karanlıkların.

Adımların kayboluyor, kayboluyor peltek konuşan gecede

Sesin karışmış uğultusuna insanların, sesin buharlaşmış, sesin yağmur beklentisi...

Tedirgin bakış bırakıyorsun şehre, şehirde yalnızlık, bir keder...

Kaçırılmış çocuk korkusu sarıyor her yeri.

Soluğum kesiliyor, kesiliyor ellerinden, yüzünden, gözlerinden…

Kimsesiz kalmış bir sokak lambasının hüznü sarıyor yolları.

Perdeleri aralanmış evlerin camlarından süzülüyor ışık kalbime

Bir garip deli cesaret büyüyor, büyüyor kedilerde.

Rüzgâr kamış kokulu evlerden kokunu getiriyor senin

Duvar diplerini kaplayan hasır dolu yastıklardan yalnız senin…

Düğmelerini yanlış düğmeleyen çocuk mahcubiyeti yüzümdeki büyüyen...

Yumruk yumruk biriken utangaç sonra...

Ah sevmelerim, ah korkularım,

Ah bu saçlarımda büyüyen beyazlık...

Ve ömrüme yapıştırdığım beni alnımdan öpen güz yaprakları

Diz çöktüm aşka bir kere ve inandım buna.

Haydi konuşun benimle, kalbime kaybettim yenildim bir kere…

Kimsesiz kalmış bir sokak lambasının hüznü sarıyor yolları

Uzanmış sanki ketirlere yüklü yalnızlık, bir yalnızlık dağa, taşa, sonra toprağa...

Uzayıp gitmiş hezeyan süzülmüş tellerin yanından.

Bir şair son şiirlerini yakmış gibi, bir meczup kenti ateşe vermiş gibi.

Badem ağaçlarında asılı kalmış sanki ellerimin yarısı.

Alıç ağaçlarında çoğalmış çocukluğumun kanayan yarası.

Çağla kokularında dans ediyor isminin harfleri.

Ey kalbime içine kadar işlenen umman, dilimdeki heyecan...

Ey gözlerine baktığımdaki gördüğüm sonsuzluk, kaybolduğumda beni bulan sır...

Ey yükseklere çıkıp bağırdığım özgür dünyam, hayra yorulan rüyam...

Yürüyorum boynuma gam yüklü gecelerin vebalini yüklenerek.

İbrahim BİRGÜL-2021