İletişim, toplumsal bir varlık olan insanın hayat sahnesindeki yaşantısını düzenlemek için gerekli çift taraflı bir süreçtir. İletişimin tam anlamıyla gerçekleşmesi için en az bir konuşan bir de dinleyenin olması gerekmektedir.

İletişim kurma becerisini geliştiren insanlar, çevreleriyle uyumlu bir yaşam sürerler. Bu insanlar ilişkilerinde yaklaşımlarını karşısındakinin içinde bulunduğu duruma göre ayarladıkları için  yaşamlarından da büyük keyif alırlar.

İletişimde ilk anlar önemlidir. İnsanların karşılaştıkları ilk anlarda sergiledikleri görüntü ve davranışları, onların değer yargıları, algılama biçimleri  ilerdeki yaşamlarında birbirleriyle iletişimlerinin belirleyicisi olurlar. İlk kez bir arada bulunan insanlar, otuz saniye gibi kısa bir süre içinde kendilerini rahat, güvende veya sıkılmış olarak hissedebilirler.

Birbirini daha önce tanımayan, henüz ilk defa görüşüp aynı ortamda bulunmak zorunda olan iki insanın ilk anlarını şöyle bir göz önüne getirelim. Biri çok şık…Güzel giyinmiş…Güzel kokular sürünmüş…Saçlar taralı…Ayakkabılar boyalı…Konuşurken kelimeleri sanki özenle seçiyor ve nezaketini elinden bırakmıyor…Konuşması, yerinde ve zamanında kullandığı el kol hareketleri karşısındaki kişiye güven veriyor…Diğeri gayet rüküş…Saç baş darma dağınık olmuş…Üç dört günlük sakal…Üzerindeki kıyafetler düzensiz…Ayakkabılar boyasız…Konuşurken kullandığı kelimeler, yaptığı el kol hareketleri karşısındakine güven vermiyor…Sadece kendi konuşuyor, karşısındaki kişiye fırsat tanımadığı gibi sık sık da onun sözünü kesiyor…

Bir süreliğine de bir arada bulunmak zorunda kalan bu iki insandan birincisi ikinci insanla zorunlu olmadıkça bir daha karşılaşmak istemeyecektir. Fiziksel görünüşteki  izlenim, konuşmaya başlandığındaki olumsuz süreçle pekişince birinci kişi ikinci kişiyle olan iletişimini bir an önce sonlandırma gereği duyacaktır. Çünkü iletişimde amaç istenilen tepkiyi almak; anlatmak ve anlaşılmaktır.