Dostlar, geçmişin sevdalarına pupa yelken seyrüsefer yapmayı hayatının vaz geçilmez alışkanlığı haline getirenler için seçtiğim beş ayrı hikâye ile huzurunuzdayım. Buyurun ziyafetimize, doyurun yüreğinizi muhabbetle. 

  HZ. ALİ'NİN RÜYASI
Ashaptan (Peygamberimizin arkadaşları) Abdullah oğlu Cabir bir rüyasında, büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde(camilerde imamın hutbe okuduğu yer) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Bunun önemli bir mesajı olmalıydı. Bu rüyayı yoracak kişi olarak ilk defa Hz. Ali aklına geldi. Hz. Peygamberin "İlim beldesinin kapısı" diye nitelediği Hz. Ali ancak güvenilir bir açıklama getirebilirdi. Bu düşüncelerle rüyasını yordurmak üzere Hz. Ali'ye müracaat etti. •Rüyasını tane tane anlattı ve ne anlama geldiğini yormasını rica etti. •Hz. Ali "Yanlış yorumdan Allah korusun" diyerek söze başladı ve şöyle devam etti.•—Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri (amir ve memurları); hastaların sağları ziyaret etmesi, yoksulların hallerini arz etmek için zenginlerin peşinde koşmasını; kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler, uzaktan veya dışardan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını; minberde duran koca koca putlar ise, layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder."
KANUNİ VE FERDİNAND
1532 yılında Kanuni büyük bir ordu ile Almanya üzerine yürüdü. Aylarca Almanya'da gezdiği halde, ne Ferdinand ve ne de kardeşi Şarlken, Kanuni ile savaşmaya cesaret edemediler. Bunun üzerine Kanuni Şarlken'i savaş alanına çekebilmek için, aşağıdaki mektubu yazdı:•- "Bu kadar zamandır erlik davası yapıp durursun. Ne senden ne kardeşinden nam ve nişan yok. Sizlere saltanat ve erlik davası haramdır. Belki karından dahi utanmazsın. Belki kadında gayret var sizde yok. Er isen meydana gelesin, takdir ne ise yerine gele. Gel seninle saltanatı Beç (Viyana) sahrasında paylaşalım. Bu kere dahi meydana çıkmazsan avratlar gibi çıkrık alıp padişahlık tacını takmayasın."
 KİMDEN ÖĞRENDİN?
Bir aslan bir kurt ve bir tilki ava çıkarlar, bir geyik, bir koyun, bir de horoz avlarlar. Aslan kurda:•-Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver der.•Kurt:•-Ey cihan padişahı geyik sizin, koyun benim, horoz da su zavallı tilkinindir. Aslan bir kükremeyle kurdu kan revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp:•-Tez sen üleştir, der.•Tilki ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı:•-Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz da sultanıma çerezdir, der.•Aslan:•-Aferin sana, bu adaletli taksimi kimden öğrendin •Tilki: •-Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim, der. (Mevlana C.Rumi, Mesnevi'den ) 
YAVUZ VE ÂLİM
Mısır seferini tamamlayan Osmanlı ordusu, Kahire'den Şam'a dönmekteydi. Yolculuk esnasında, Anadolu Kazaskeri Kemal Paşa ile Yavuz Sultan Selim, at üzerinde sohbet ederek ilerliyorlardı.•Kemal Paşazade'nin atının ayağı bir ara içi su dolu bir çukura girdi. Etrafa sıçrayan çamurlar at üstündeki Yavuz Sultan Selim'in kaftanının eteklerine sıçradı.•Durumu gören Kemal Paşazade, utancından sapsarı olmuş, ne diyeceğini bulamamıştı. Yavuz, ilme ve âlimlere karşı sevgi ve saygı dolu bir davranış göstererek, şu sözleriyle Kemal Paşazade'yi teselli etti:•- Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, benim için şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine koysunlar.•Padişah üzerinden çıkardığı bu kaftan, Yavuz'un vasiyeti gereği vefatında sandukasının üzerine konulmuştur.
NAMAZA YETİŞMEK…
Sadrazam Fuat Paşa merhumun babası Keçecizade İzzet Molla oldukça, zeki ve nükte yapan bir adamdı. Bir Ramazan gecesi Fatih camiinde teravih namazı kılınıyordu. İmam Efendi, namazı biraz hızlıca kıldırdığından İzzet Molla rükû ve secdelere gidiş kalkışlarda adeta ölüp ölüp diriliyordu. İmamın selam verdiği bir sırada elinde feneriyle bir kişi alelacele içeri girer ve eyvahlayarak; •    - Hay Allah, namaza yetişemedik, der. •    İzzet Molla adama dönerek nefes nefese cevap verir: •    - Sen ne ki kardeşim, biz namazın içinde olduğumuz halde yetişemiyoruz! •

- - - - - - -