Devletlerin yapısındaki en önemli unsurlardan biri, milletinin kendine öz sahip olduğu töre yapısıdır. Töre, milletlerin tarih sahnesine çıktığı andan itibaren varlık sahasında bulundukları sürece oluşturdukları düzen, kural ve yaşayış biçimlerinden oluşmuş yazısız kuralla bütünüdür. Töre; sosyal ilişkileri düzenler, milli ve dini değerler kapsamında kurallar koyup disiplin ve otorite kurar, birliğin, beraberliğin, dayanışmanın oluşmasını sağlar. Her toplum kendi coğrafi yapısı, inanç ve değer yargıları bakımından kendine öz töreler oluşturmuştur.

Töre, bir millet için çok önem arz eden,  toplumları ayakta tutan en önemli dinamiktir. Töre yapısı sağlam olan bir millet, devletini kaybetse de yeniden teşkilatlanıp devlet kurabilir. Nitekim meşhur Türk Atasözünde de belirtildiği üzere “ İl (Devlet) gider, Töre Kalır” sözü bunun bir göstergesidir.

Bir Milletin töresinin yaşatıldığı, bir devletin en küçük ve en önemli birimi ailedir. Aile bir milletin temel taşıdır. Devletlerin yapılarına bakıldığında görülür ki, aile düzeni ne kadar sağlam temeller üzerine inşa edilmişse ve bu gelecek nesillere korunarak ne kadar aktarılırsa, devlette o denli sağlam bir zeminde olur.

Türk Töresinde aile düzenine büyük bir önem verilerek devletin sosyal yapısı ve milli karakteri yüzyıllardır muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Bugüne bakıldığında asırlar önceki Türk toplum yapısındaki aile düzenini görmek mümkündür. Bu düzenin korunarak sağlam kalması, aile içerisinde sağlanan eğitimle alakalıdır. Aile içinde verilen eğitim bireyin yetişmesinde toplumun şekillenmesinde çok önemli bir payı vardır.

Ailede anne ve babadan sonra en önemli unsur çocuktur. Türklerde nesli devam ettirdiği için çocuklara çok önem verilirdi. Çocuk sahibi olmak hayli önemli, kıymetliydi. Onun terbiyesine ve yetişmesine çok dikkat edilirdi. Sürekli korku içinde, sert kurallar, disiplinler dâhilinde yetiştirilmez, Ona ağır şiddet ve işkenceler uygulanmazdı. Tabi ki yaptığı yanlış doğrultusunda çocuk cezalandırılırdı ama bu bir imtihan algısıyla yapılırdı.

Türkler çocuk eğitimine çok dikkat ederler, onun hayata iyi hazırlanması için bilinçlendirirlerdi. Eski Türklerde, çocuğa küçük yaşlarda ata binme, savaş ve avcılık eğitimi aldırılırdı. Çocuğa küçük yaşlarda töre bilinci aşılanırdı. Bu aile içi eğitimle sağlanırdı. Nakledilir, demiş ki Dede Korkut: “ Kız Anadan Görmeyince Öğüt Almaz, Oğul Atadan Görmeyince Sufra Çekmez” Ailelerde bu doğrultuda çocuklarına iyi örnek olmaya çalışmışlar ve bu yönde öğütler vermişlerdir.

Türkler çocuğu bir “Tanrı Emaneti” olarak görmüşler ve ona bu şekilde yaklaşmışlardır. İslamiyet kabulünden sonrada Peygamber Efendimizin çocuklara karşı davranışını kendilerine ölçü edinmişlerdir.

Çocuk Türk Töresinde ülkenin ve milletin gelecek nesildeki teminatı olması hasebiyle dini ve milli terbiyeyle yetiştirilmesine, Ona Türk Töresinin dinamiklerinin anlatılmasına dikkat edilmiştir.

Çocuk Türk Töresinde o kadar önemsenmiş ki, Türk Milletinin en buhranlı döneminden büyük zorluklarla çıkıp, millet egemenliğini, milletin iradesi, büyük azmi ve kararlılıkla sağlayıp milletine armağan ettiği, 23 Nisan 1920 ‘de kendinin seçtiği temsilcilerle kendini yönettiği o kutsal günü çocuklara hediye edip bir bayram coşkusuyla kutlamıştır. Dünyada hiçbir milletin çocuğu böylesi bir övünce sahip değildir.

 

Türk Töresini gelecek nesillere taşıyacak, ülke bütünlüğünü sağlayacak, geleceğin büyük Türkiye’sini kuracak, Şanlı, Kahraman, Aziz Ataların Yiğit Torunları olma şuuruyla vatan ve millet sevgisi doğrultusunda, Türk Töresine bağlı sorumlu ve duyarlı nesiller yetişeceğine inanıyoruz.

Bilvesile Millet Egemenliğinin milletin eliyle yürütülmeye başlandığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94. Yıldönümü kutlu olsun. Emanetlerinin bekleyicisi ve yılmaz savunucusu olduğumuz başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı ve Aziz Dava Arkadaşları, kurtarıcı ve kurucu iradenin kahramanlarını rahmetle, minnetle anıyorum…

Türk Milletinin ve çocuklarımızın 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI’NI kutlar saygılarımı sunarım.