Karapınar ilçemizde hayvancılık özellikle büyükbaş ve koyun yetiştiriciliği önemli ölçüde ilerleme kaydetmiştir. Modern veya geleneksel olarak yapılan yetiştiricilik hem üreticiyi hem de tüketiciyi memnun edecek düzeydedir. Koyun yetiştiriciliği yapan üreticiler ülkenin kuzu eti ihtiyacının bir kısmını karşılayacak düzeydedir. Karapınar kuzu fabrikası gibi çalışmaktadır. Büyükbaş hayvancılıkta da durum farklı değildir. Ya keçi, keçi yetiştirmek hele hele süt keçisi yetiştirmek nasıl olurdu? Elbette merak edilmiştir, yetiştirmek için çaba sarf edenler acaba kar edemedikleri için mi bıraktılar. Bu yazı dizisinde sizlere Saanen keçisi hakkında bilgiler aktarmaya çalışacağım, ama önce Türkiye ‘de keçinin durumu hakkında bilgi vermek istiyorum. Yazımın devamında Saanen ırkı keçi hakkında bilgiler aktaracağım. Takipte kalın.

Türkiye keçi varlığı son yıllara kadar önemli düşüş göstermesine karşın keçi yetiştiriciliği süt, et ve deri üretimi bakımından dünyada önemini korumakta hatta sayısal olarak da artmaya devam etmektedir.

Dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan açlık tehlikesinin Türkiye’yi de etkilememesi için tüm tarımsal ürünlerde olduğu gibi hayvan varlığının da korunması ve birim hayvandan daha fazla ürün alınması gerekmektedir. Dengeli beslenmenin ölçütlerinden en önemlisi insanın günlük olarak alması gereken proteinin (1 g / 1 kg Vücut Ağırlığı) en az %35-40’nın hayvansal ürünlerden sağlanması gerektiğidir (Anonymous, 2002). Hayvansal besinlerdeki protein miktarı ette %15-20, balıkta %19- 24, yumurtada %12, sütte %3-4 ve peynirde %15-25’dir. Türkiye’de tüketilen günlük protein miktarının %28’ i hayvansal kökenli gıdalardan karşılanmaktadır (Anonim, 2001).

Gerek ülkemizde dengesiz beslenme sorununu gidermek, gerekse ileride oluşabilecek açlık sorununa şimdiden önlem alabilmek için her türlü kaynaktan en yüksek seviyede yararlanmamız gerekmektedir. Bu kaynaklardan birisi olan keçi varlığı, Türkiye’de sayısal olarak koyun ve sığırdan sonra üçüncü sırada gelmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’de 8.357.286 baş keçi bulunmakta olup, bunların %93’den fazlasını düşük verimli Kıl keçiler oluşturmaktadır (Anonim, 2012). Keçi, Akdeniz, Ege ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinin özellikle dağlık kesimlerinde yaşayan vatandaşlar için önemli bir geçim ve hayvansal protein kaynağıdır. Ancak süt verimi bakımından genetik kapatisenin düşük olması keçilerden elde edilen verimin arzu edilen seviyenin çok gerisinde olmasına neden olmaktadır. Yapılan değişik çalışmalarda Kıl keçilerin süt verimi 50–130 kg/yıl olarak bildirilmiştir (Özcan, 1989; Kaymakçı ve Aşkın, 1997). Oysa Fransa, İsviçre, Almanya, İspanya gibi ülkelerde yetiştiriciliği yapılan Saanen keçileri için ortalama süt verimi 750 kg / laktasyon, Alpin keçilerinde 570–680 kg / laktasyon, Mursiye keçilerinde 450–500 kg / laktasyon olarak bildirilmiştir (Özcan, 1989; Kaymakçı ve Aşkın, 1997). Söz konusu ülkelerde keçilerden elde edilen yüksek süt veriminde hem genotip hem de bu genotiplere sağlanan çevre faktörleri etkilidir. Türkiye şartlarında da benzer seviyede verim elde edilmesi için bir taraftan genotipin ıslahına önem verilmeli diğer taraftan da hâlihazırda uygulanan ekstansif keçi yetiştiriciliği entansif yetiştiriciliğe doğru değiştirilmelidir. Benzer bildirimler 1969 yılında Tarım Bakanlığı tarafından yapılan  “Türkiye’nin Tarımsal Üretim Projeksiyonu, 1968–2000” isimli çalışmada da belirtilmiştir. Bu çalışmada, 1968 yılında 13.248.000 baş olan keçi sayısının azaltılarak 1997 yılında yaklaşık olarak 4 milyon başa düşürülmesi ve keçi sütü üretiminin de aynı dönemde genotipin ıslahı sayesinde 497.000 tondan 659.000 tona yükseltilmesi öngörülmüştür. Ancak 2012 yılı verileri, 8.357.953 baş keçi sayısı ve 367.208 kg keçi sütü üretimi ile bu hedefin gerisinde olduğumuzu göstermektedir (Anonim, 2012).

Bununla beraber bu süreçte genotipin ıslahı konusunda çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Bir kısmı devam etmekte olan çalışmalarda, Akkeçi, Çukurova Süt Keçisi, Toros Süt Keçisi, Bornova Keçisi gibi melez genotipler elde edilmiş ve imkanlar ölçüsünde çevreye de dağıtılmıştır (Özcan, 1989; Güney ve ark., 1992; Keskin ve ark., 2004). Ancak büyük bir coğrafik alana sahip olan Türkiye’de süt keçisi ıslah çalışmalarının artarak devam etmesi gerekmektedir. Bu çalışmalar ile hem yetiştiricinin keçiden elde ettiği gelir arttırılarak ulusal ekonomiye katkı sağlanacak hem de Kıl keçisinin ormana verdiği zarar azaltılacaktır.

Genetik iyileştirme çalışmalarının oldukça uzun bir zaman dilimini kapsadığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca ıslah edici ırkın, bölge şartları da dikkate alınarak isabetli seçilmemesi durumunda bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle ıslah edici ırkın seçimi ve bu ırkın adaptasyon yeteneği, yapılan çalışmanın başarısı açısından çok önemlidir. Konu üzerinde çalışan bilim adamları, son yıllarda kısa zamanda güvenilir sonuçlara ulaşılmasını sağlayan bazı parametreler üzerinde durmaktadır. Bu parametreler “adaptasyon mekanizmaları” olarak adlandırılmakta ve günümüz dünyasında yaygın bir kullanım alanı bulmaktadır (Darcan, 2000).

Diğer evcil hayvan türlerinde olduğu gibi keçi ırkları da iklim koşullarına bağlı olarak adaptasyon mekanizmaları yönünden farklılıklar göstermektedir. Yeryüzünde ılıman iklim ve tropikal iklim arasındaki kuşağı kapsayan çok geniş alanda yetiştirilen keçi türü içerisinde 300’e yakın ırk ve ekotipin tanımı yapılmaktadır. Bu ekotipler kendi aralarında verim yönü, cüsse iriliği ve coğrafik dağılım alanlarına göre sınıflandırılabilmektedir (Gül, 2008). Hayvanların alışkın olduğu, bazal enerji üretiminin minimum olduğu ve kendini rahat hissettiği sıcaklık sınırlarına termonötral sınırlar (Comfort Zone) denilmektedir. Türlere ve yaşanılan bölgeye göre değişen bu sınırlar, keçiler için 13-25 oC arasındadır. Bu sıcaklıkların altında ve üstünde, keçiler yukarıda sözü edilen bazı mekanizmalarını kullanarak termonötral seviyeye ulaşmaya çalışırlar. Keçiler için minimum ve maksimum kritik sıcaklık 10 oC - 40 oC arasındadır (Williamson ve Payne, 1978).

Keçilerde adaptasyon ölçütlerinden biri de döl ve süt verimidir. Egzotik ırkların yeni bölgelerinde, getirildikleri bölgede olduğu gibi verimlerini devam ettirmeleri, hayvanların yeni yerlerine adapte olduklarının bir göstergesidir. Bu bağlamda, fizyolojik özellikler kadar değişik verim özelliklerinin de ele alınması gerekmektedir.

Hayvanın ortama adaptasyonunun ve refahının önemli bir göstergesi de davranışlarıdır. Hayvanlarda beslenme davranışları; hayvanların yem yeme ve su içme ile ilgili o anda yaptıkları vücut veya vücut kısımlarının hareketleri şeklindeki davranışlarıdır. Bu davranışlar, yem kaynağının görünüşü, koku ve aroması, yapısı, tadı, hayvana uzaklığı, daha önce yenilmiş yemlerin oluşturmuş olduğu kimyasal, fiziksel ve fizyolojik etkilerinin bir sonucu olarak şekillenmektedir (Şahin ve ark., 2007).

Süt keçisi yetiştiriciliği son yıllarda özellikle Ege ve Marmara Bölgelerinde gelişen ve yaygınlaşan bir sektör konumuna gelmiş ve süt keçisi yetiştiriciliği kimi bölgelerde entansif kimi bölgelerde ise yarı entansif bir sistem karakteri taşımaya başlamıştır. Bu gelişim ülke bazında kendisini göstermekte ve sektöre olan ilgi her geçen gün önem kazanmaktadır. Ancak sektördeki gerçek ilerleme ülkesel baz da modern süt keçiciliği diye nitelendirilen, günümüz koşullarının ölçü ve gereklerine uygun teknolojik düzeyi yakalamış birimler ve bu kapsamda oluşturulacak süt keçisi çiftliklerinin faaliyete geçmesi ile sağlanacaktır. Sektör bu girişimin sonucunda Avrupa Birliği standartlarında kaliteli süt ve mamul ürün üretebilecek ve bunun sonucunda rekabet edebilme şansına sahip olacaktır (Güney ve ark., 2005).

Türkiye’de keçi ıslah çalışmaları daha çok Ziraat Fakülteleri tarafından yürütülmüştür. Öncelikle çalışmalarda Türkiye’deki Kıl keçilerinin sayısının azaltılarak verimlerinin yükseltilmesine ilişkin bir kurgu üzerinde durulmuştur. Kıl keçilerinin yaşadığı doğa ve çevre koşullarında melez keçilerin diğer çiftlik hayvanlarından daha fazla uyum sağlayacağı görüşü egemen olmuştur (Eker ve Tuncel, 1973).

Türkiye’nin farklı ekolojik koşullarına uyum sağlamış olan ekonomik ırk Kıl keçileridir. Bu ırk üzerinde yapılan araştırmalardan seleksiyonla genetik yoldan bir iyileştirme için yeterli potansiyelin olmadığı görülmüş ve Kıl keçilerinde iyileştirmenin en iyi melezleme yolu ile yapılacağı ve onları melez süt keçilerine dönüştürmekten geçtiği öngörülmüştür. Kıl keçilerinde yürütülecek seleksiyon programıyla elde edilecek genetik ilerleme ve bunun sonucu süt verim düzeyindeki iyileştirme sınırlıdır (Güney ve Darcan, 2001). Bu amaçla Kıl keçileri ile saf sütçü ırklar arasında melezleme programları hazırlanmalıdır. Ülkemizde Kıl keçilerinin ıslahı amacıyla yürütülen melezleme çalışmaları incelendiğinde dünyada süt verimi en yüksek ırk olarak tanınan Saanen’in ağırlıklı olarak yararlanılan materyal olduğu görülmektedir.

Son yıllarda Batı Anadolu bölgesinden başlayarak Türkiye genelinde süt keçisi yetiştiriciliği yükselen bir ivme kazanmıştır. Türkiye bu konuya gereken önemi verememektedir. Keçi ile ilgili yapılacak çalışmaların desteklenme ihtiyacı göz ardı edilmeden, özellikle gelir seviyesi düşük olan üreticilere devlet tarafından yapılacak desteklemeler ile üretimi artırmak amaçlanmalıdır.

*Vahdettin SARIYEL’in Dr. Tezinden alınmıştır.

Konya İl, Emirgazi İlçe, 0 Ada, 1843 Parsel, EMİRGAZİ/MERKEZ Mahalle/Köy, AVEREN Mevkii, Parsel 5403 sayılı toprak koruma ve arazi kullanımı kanunun 3. maddesinin (e) bendine göre mutlak tarım arazisidir. Toprak kumlu tınlı bir yapıdadır. orta bünyeli yapıda olup su tutma kapasitesi orta düzeydir. organik madde miktarı düşüktür. Tarlada kuru tarım yapıldığı gözlemlenmiştir. Parsel kuru tarım arazisidir. Tarla hafif engebeli bir yapıda olup her türlü tarımsal mekanizasyona uygundur. Arazide toprak işlemesi yapılmaktadır. Ulaşım sorunu bulunmamaktadır. PARSEL BELEDİYE MÜCAVİR ALAN SINIRLARI İÇERİSİNDE OLUP, İMAR PLANI ONAMA SINIRI DIŞINDADIR.

Muhammen Bedeli 267.358,38 TL. Olup 13/04/2021 günü saat : 10:00’da Karapınar Belediyesi Düğün Salonu - Fatih Mah. Zencefil Sok. No:19/A KARAPINAR / KONYA adresinde satışı yapılacaktır.
Ayrıntılı Bilgi İçin TIKLAYIN