Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzman Dr. Eda Karadoğan, Tüberkülozla ilgili şunları söyledi; verem hastalığına bir çok isim verilmiştir. "Tüketim hastalığı" anlamındaki "Consumption, hastaları soldurarak yok ettiği için "Beyaz Ölüm" veya "Beyaz Veba" ve çok insanın yaşamını sonlandırdığı için de "Ölümün Kaptanı olarak isimlendirilmiştir. Ülkemizde ise "İnce Hastalık" en çok kullanılan tanımdır.

Tüberküloz hava yolu ile TB hastasından sağlam kişiye bulaşır. Hasta ile yakın ve uzun süreli teması olan kişilere bulaşma riski fazladır. Bunlar; aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları, işyeri arkadaşları olabilir. Tüberküloz mikrobu çoğunlukla akciğerlerde hastalık oluşturmasına rağmen kemikler, eklemler, beyin, böbrekler, sindirim sistemi, omurga gibi organ ve sistemleri de etkileyebilmektedir. Tüberküloz hastalığı genellikle sessiz bir başlangıç gösterir. Kronik bir tablo vardır. Öksürük, balgam çıkarma, kanlı balgam, göğüs ağrısı, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı gibi solunum sistemi bulgularının yanında ateş, gece terlemesi, halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama gibi genel belirtiler de görülebilmektedir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçları ve takip Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak karşılanmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından tüberküloz kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)'dir, ülkemizde de bu tedavi yöntemi uygulanmaktadır. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da sorumlu kişinin gözetiminde içmesi ve bunun kaydedilmesidir. DGT uygulamasının temel nedeni, hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının tedavileri en az 6 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir) olmak üzere uzun bir zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileştirme belirtileri göstermelerinden dolayı verem hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Bunun sonucunda hastalarda nüks, ilaç direnci, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu hastalar toplum açısından bulaşma kaynağı oluşturabilmektedirler. Bulaşı önlemenin en iyi yolu hastaların tanı ve tedavisini sağlamaktır. DGT uygulamaları ile tedavi başarısı ve kür oranları artarken bulaş azaldığı için hastalık görülme sıklığı düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi için hastaları DGT yöntemi ile tadavit ve toplumumuzun bu konuda eğitimini sağlamak gereklidir."dedi