Dostlar bu hafta öncelikle sizlere Türk tarihinin en seçkin unsurlarından birisini oluşturan Akıncı birlikleri hakkında bilgi vereceğim. Daha sonrada tasavvuf tarihimizden seçilmiş iki hikâyeyi paylaşacağım.
AKINCILAR
        Akıncı, Seri hareketlerinden dolayı, Osmanlı Türklerinin hafif süvari kuvvetlerine verilen sıfattır. Akıncılar iyi binici olan atlılardan meydana gelirdi. Akıncılar ya sınırdaki yerlerde veya sınıra yakın bölgelerde bulunurlar, yaz-kış âkın yaparlar; mal ve esir alırlar, düşmanın durumu, yollar ve düşman kuvveti hakkında önemli bilgi getirirlerdi. Akıncıların hepsi de Türklerden seçilirdi. Babadan oğula geçmek üzere bir ocak da meydana getiren akıncılar, savaş zamanında ordunun keşif kolu hizmetini görürlerdi. 
        Akma kanunnamesi gereğince, bin akıncıya, bir binbaşı, yüz ere bir subaşı ve on ere de onbaşı komuta ederdi. Düşmanla karşılaştıklarında, belirli aralıklarla arka arka durarak takımlara ayrılırlar; hücum eden öndeki kısmın yardımına arkadakiler yetişirdi. Akıncıların hücumları çok ani ve sert olduğu için, düşman saflarını sarsarlar ve parçalarlardı. Bir akının "akın" adını alabilmesi için, o saldırının mutlaka akıncı beyinin emri altındaki bütün kuvvetler ile yapılması gerekirdi. Eğer akıncı beyi akına bizzat gitmez ve akına gönderdiği kuvvet yüz ve yüzden fazla olursa, böyle akına "haramilik" adı verilirdi. 
        Akın kuvveti yüzden az olursa "çete" adını alırdı. Akın ve haramilik akınlarından elde edilen esirlerden, "pençik" adı verilen beşte bir resim alınırdı. Akıncıların isimlerini, eşkâllerini ve tımara sahip olanların tımarlarını gösteren düzenli defterleri vardı. Bu defterlerin biri devlet merkezindeki defterhanede, diğeri ise akıncıların bulundukları eyalet veya sancak kadılıklarında korunurdu. 
          Akıncı ocağına girenler bulundukları bölgede, kefil göstermek mecburiyetindeydiler. Maaşları yoktu ve vergiden muaf idiler. Akına çıktıkları zaman düşman sınırına kadar yiyecekleri temin edilirdi. Bundan sonraki ihtiyaçlarını kendileri elde ederlerdi. Akıncılar, kılıç, kalkan, pala, mızrak ve bozdoğan gibi silâhlar kullanırlardı. Akıncı beyine akın emri, "çeribaşılar" tarafından bildirilirdi. Toplu olarak bir yerde bulunmayan akıncılar, Rumeli'nin çeşitli bölgelerinde kısım kısım akına hazır dururlardı. Her bölgenin beyi ayrı olup, bağlı bulundukları beylerin aile isimleri ile anılırlardı: Turhanlı akıncıları, Mihallı akıncıları ve Malkoçoğlu akıncıları… vb. 
        Akıncı yiğitlerimiz aslında bütün bir hayatlarını fetih ve gaza aşkıyla geçiren insanlardı. Akıncılar, barış zamanlarında da düşman ülkelerine sızmalar yaparak istihbarat faaliyetlerinde bulunurlardı.
       Akına kuvvetlerinin toplam nüfusu kesin olarak bilinmeyen Osmanlı akıncılığı, 1595 yılına kadar devam etti. Devletin sınır kalelerindeki "Serhad Kulu" teşkilâtına önem vermeye başlamasıyla, (1625?den sonra) akıncılar önemlerini iyice kaybettiler. 
BEN VE SEN
  Dostlar muhabbet nedir? Dostlar dostuna dost olmuş bir Allah dostu bir gün dostunun kapısını çalar: 
-Kim o? diye seslenir içerdeki dost. 
-Benim, der kapıyı çalan. 
-Burada ikimize birlikte yer yok, diye cevap verir dostlar dostu. 
Aradan uzunca bir zaman geçer... Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği dostunun kapısını. 
-Kim o? diye sorar yine içerdeki. 
- Sen'im, der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır. 
    - Dostlar, muhabbet odur ki sevdiğinin varlığında yok olmaktır.  
    - Dostlar, muhabbet odur ki damla olduğunu bilmek derya olduğunu bildiğin sevgilinin varlığında kendini izale etmektir. 
 ÖĞÜT 
Bir gün Emir Süleyman Pervane, Mevlana'dan kendisine öğüt vermesi için ricada bulunmuştu. Mevlana, bir zaman düşündükten sonra: 
- Emir Pervane, Kur'an'ı ezberlediğini duyuyorum, doğru mu? Dedi. 
Pervane: 
- Evet. 
- Ayrıca, Şeyh Sadreddin'den hadis ilmi okuduğunu da duydum. 
- Evet doğrudur. 
Bunun üzerine Mevlana şöyle buyurmuştu: 
- Mademki, Tanrı ve onun peygamberinin sözlerini okuyorsun... O sözlerden öğüt alamıyorsan, hiçbir ayet ve hadis'in emrine uyamıyorsan, benim nasihatimi nasıl dinler ve ona uyarsın. 
Pervane, bu sözler üzerine ağlayarak dışarı çıkar.