Ladikli Ahmet Hüdai'nin torunu Mehmet Elma'nın dedesiyle ilgili anılarını anlattığı konuşmasından sonra söz alan Sarayönü Belediye Başkanı Nafiz Solak, "Bizden desteğini esirgemeyen Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Uğur İbrahim Altay'a ve ekibine teşekkür ediyorum. Ahmet Ağa'yı anmakla beraber onu anlamaya çalışmalı, hayatımızın yegane gayesi olan Allah'ın rızasını kazanmak için samimi gayret göstermeliyiz" dedi.
Konya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ercan Uslu, "Ahmet Hüdai Hazretleri gibi, Hadimi Hazretleri gibi, Konevi Hazretleri gibi, Mevlana Hazretleri gibi, Tahir Büyükkörükçü hocamız gibi zevat-ı kirama küresel isim desek küre çok küçük kalır. Bunlar gök ehlinin bildiği ve saygı duyduğu isimlerdir. Cenab-ı Hak onların yolundan ayırmasın bizleri" diye konuştu.
AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Baykan ise şunları söyledi: "Bu şehrin manevi dinamikleri, bu şehrin hocaları, bu şehrin evliyaları ve bu şehirde medfun bulunan enbiyalar her zaman gerek Konya'ya, gerek Türkiye'ye, gerek dünyaya yol gösterici olmuştur. İnşallah Konya'mızın manevi dinamiklerinin yaşaması ve yaşatılması adına üstümüze düşecek tüm vazifeleri yerine getirmeye çalışacağız. Bu programdan dolayı Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay beyefendinin şahsında Büyükşehir Belediyemize teşekkür ediyorum."
Abdurrahman Büyükkörükçü Hocaefendi'nin, Allah dostlarının hayatından örnekler anlattığı konuşmasından sonra Konya Büyükşehir Belediyesi Tasavvuf Müziği Topluluğu da tasavvuf musikisinden eserler sundu.
Ahmet Hüdai Hazretleri Kimdir ;
1888 yılında Konya'nın Sarayönü ilçesine bağlı Lâdik (Halıcı) kasabasında doğdu. Babasının adı Mehmet, annesinin adı Emine'dir. Yusuflar Sülâlesi'ndendir. Üç erkek, bir kız olmak üzere, dört kardeştir. Yıllarca çobanlık yaptığından dolayı, muhitinde, 'Çoban Mehmet' olarak tanındı. Sonradan Elma soyadını aldı.
Manevi bir yolla kendisine Hüdâî adı verildi:
Ol Mevla'm koymuştur Hüdâî adım
Melekler ederler gökte feryadım
Mevla'mın aşkından almışım tadım
Yansa da ayrılmaz haktan Hüdâî
Ladikli Ahamet Ağa, Hatice Hanım'la evlendi. İkisi erkek, dördü kız olmak üzere, altı çocuğu vardır.
Askerliği
26 sene askerlik yapan bir İstiklal Savaşı gazisidir. Kanal Harekâtı'nda İngilizlere karşı savaşırken, sağ omzundan hilal şeklinde yaralandı. En yakın dört arkadaşının kahramanlıklarını ve şehit düştüklerini, yaralı bir vaziyette seyretti. Sonra oraları düşman istila etti. Düşman askerleri, yaralı askerlerimizi 'ölmeyen kalmasın' diyerek süngüledi. Bu esnada başını bir şehidin kolunun altına soktu. Düşmanlar hiç diri asker kalmadı diyerek uzaklaştı.
Askerlik Sonrası
Vatanın kurtuluşundan sonra askerden bir gazi olarak memleketi Lâdik'e döndü. Vefatına kadar burada örnek bir şahsiyet olarak yaşadı. Hayvancılık ve tarımla geçimini sağladı.
Zamanının çoğunu odasına gelen misafirleriyle sohbet ederek geçirdi. İnsanları iyiliğe ve hayra davet etti. Sohbetine katılan hiç kimseyi eli ve gönlü boş çevirmedi. Boş kaldığı zamanlarda dağlarda çobanlık yaptı. Tarla ve bahçelerini ekip biçmekle meşgul oldu. 8 Haziran 1969 tarihinde vefat etti. Kabri, Lâdik Kasabası mezarlığındadır.