Sen gelirdin ey ramazan!
Kuş masalları gibi başlardı mahallemin çocukluk ramazanları.
Anımsardım uzun kış gecelerinde, kısa gündüzlerde yanımızdaydın.
Yakışırdın yanımıza ey ramazan, yakışıklı bir sevda gibi.
Yıkardım yüzümü soğuk sulardan.
Bir mahmur bir nazlı sevda almazdı başını omzumdan.
Sobanın üzerinde ısınmış bir tahinli kokusu sarardı bütün evi.
Bütün evi kuşanılmış bir bismillah sarardı…
Sen gelirdin ey ramazan!
Fırın kuyruklarında beklerken buhar buhar yükselirdi pidelerin buğusu 
Demini alırdı sohbetler.
Bir bir yanardı lambaları minarelerin.
Kalbimizden aydınlık bir merdiven yükselirdi.
Sonra soframızı zenginleştirirdi birbirine karışmış kaşık sesleri.
Sobamız, sobamızın önünde kedimiz, kedimizin önünde yumak olurdu.
Şairin dediği gibi "hayat bilgisi fotoğrafı gibi olurduk" sonra.
Sanki onlarda bu mutluluğa ortak olurdu
Sonra yankılanırdı sesimiz bir mahalle camisinden, teravihlerden, kandil gecelerinden.
Şehri sonsuz bir aydınlık sarardı.
Sonra yine sen geldin ey ramazan!
Belki eksik olan yanımızla karşıladık seni
Kaybettiklerimizle…
Ama iyi ki eriştik sana
Bizi kendine muhatap eyle bizi kendine yar eyle….