Dostlar, hangi meslek alanında çalışıyor veya hangi alanda maharetler taşıyor olursak, hangi eğitim düzeyine sahip olursak olalım belki de bu ülkenin insanları olarak hepimizin ortak müşterek alanlarından birisidir siyaset. Çay ocaklarımız, kahvehane köşelerimiz, ailece yapılan ev ziyaretlerimizin olmazsa olmaz çeşnisi siyasettir.

      Aslında toplum olarak ülke ve dünya meselelerine ilgili olmamızın hem olumlu hem de olumsuz iki tarafı var. Olumlu yönü ülkemizin ve milletimizin geleceğine dair insanlarımızın ilgi ve duyarlılık göstermesi bu ülkenin geleceğine dair özlem ve beklentilerin olduğunu gösterir. Ülkesinin geleceğine dair bir toplumun hassasiyetler taşıması aslında ülkenin geleceğine dair ümitli olmamız için yeterli bir sebeptir. İnsanlar gündeme ne kadar ilgi duyuyorsa bu ilgilerine paralel doğrultuda bilgilenmeye ihtiyaç duyacak ve yine bu doğrultuda mümkün olduğunca çok konuşmak ve istişare etmek ihtiyacını duyacaktır.

         Ama ne var ki siyasete gösterilen bu ilginin bir de olumsuz tarafı söz konusu. İnsanlar ülke ve dünya gündemini takip etmeye çalışırken diğer yandan kendi yerel ve kişisel ortamından kopabilir. Aynı zamanda siyasetin provakatif unsurları tarafından provake edilerek hiç ummadığı noktalarda sürüklenebilir.

         Günümüzde yaşadığımız dünyanın ve özelliklede yaşadığımız Orta Doğu coğrafyasının meseleleri o kadar karmaşık ve kompleks yapı taşıyor ki amatör bir anlayışla meselleri tartışmak ve doğru neticelere varmak son derece zor. Ben bundan dolayı kendini bu konularda ilgili kabul eden insanlarımıza bir rehberlik hizmeti sunmak için bu satırları kaleme alıyorum. Ve dostlarıma şunları tavsiye ediyorum;

           Dostlar; eğer ki siyaset yapmak veya iyi bir takipçisi olmak istiyorsanız mutlaka tarih okumak zorundasınız. Tarihi bilmeyen insanların gündelik olayların akışına bakarak siyasi tercihlerde bulunmaları bence tam anlamıyla bir futbol takımı taraftarlığından daha ileri bir anlam taşımaz. İkincisi mutlaka genel de dünyanın ama özelde milletimizin Anadolu coğrafyasındaki 1000 yıllık serüveni ve siyasi çizgisi noktasında kabaca da olsa bilgilenmeleri olmazsa olmaz bir şarttır. Çünkü siyasetin ortaya çıkardığı ve önümüze servis yaptığı meselelerin mutlaka yüzlerce yıllak evveliyata uzanan kökleri vardır. Bu köklere ulaşmada bir siyasi kanaat sahibi olmak bizleri talihsiz durumlara düşürebilir.

        Bir şey daha; siyaset asla siyah ve beyaz tonlardan oluşmaz. İki rengin arasında binlerce ton vardır. Ünlü bir Türk siyaset düşünürünün dediği gibi “Siyaset akan bir nehre benzer. Bu nehrin akışına en uygun tavrı geliştirebilme becerisidir siyaset.”

        Biz inançlarımız veya milliyetseverliğimiz çerçevesinde zihnimizde siyah – beyaz renkler taşıyabiliriz. Ancak hiçbir zaman bu renklerin birebir karşılığını gerçek dünyada bulmamız mümkün değildir. Bu anlamda beklenti içerisinde olmak bizi sadece hayal kırıklığına sürükler, daha sonra da radikal anlayışların kucağına. Çünkü bütün radikal örgütlenmeler insanlara olayı tam da kafalarında canlandırmak istedikleri gibi basit ve siyah – beyaz tonlarda lanse ederler. Hepside dünyanın gerçekliğinden kopuk, ütopik anlayışlar sergilerler. Gençlerin radikal örgütlenmelere çok kolay kaymalarının en öneli sebebi de budur.

          Dostlar, unutmayalım ki bizler öncelikle ailemizi, ve evlatlarımızı en doğru siyaset üzerinden yetiştirmekle sorumluyuz. Bu konuda siyasi birikimi olmayan insanların ülkesi ve milleti için kaygılanma lüksü olamaz. Bireysel anlamda bu milletin evlatlarına en güzel siyasi bilgilenme kaynağı da tabi ki Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’dir. Ve O’nun güzel ahlakıdır. Sünnet ve Kur’an çizgisinde ahlaklanmadan daha doğru ve geçerli bir siyaset metodu da yoktur. Unutmayın bu siyaset hepimizin iki dünya saadetinin tek ve yegâne kaynağıdır.