Sayın çok kıymetli okuyucularım, Beni çok etkileyen ve çok da sevindiren yolculuğumuzdan, misafirliğin, paylaşmanın, yardımlaşmanın öneminden bahsetmek istiyorum.
Ailecek Mersin-Anamur ziyaretlerinden sonra Erdemli'den Karaman İli Ayrancı İlçesine doğru Mehmet Bozaklı kardeşimin kullandığı özel araçla seyahat ederken eşlerimiz pınar kaynağı görerek burada piknik yapalım diyerek teklifte bulundular ve böylelikle tesadüfen Toros köyünde bir su kenarında konakladık. Bu su kenarında konaklamamız bizlere bir çok gönlü zengin misafirperver, paylaşmasını bilen iyi insanlarla tanışma ve kaynaşma fırsatı vermiş oldu.
Toros Köyü sakinlerinden ilk defa tanıma fırsatı bulduğumuz Fatma Sezer, Arzu Kara, Mahmudiye Seyrek, Zehra Yıldız, Fatma Karaca isimli kardeşlerimiz Ben ve eşim Hediye Ceyhan'ı, birlikte yolculuk yaptığımız Mehmet Bozaklı ve Eşi Hatice Bozaklı'yı gönüllü olarak misafir ettiler.
Bizleri misafir eden kişiler, Erdemli'den Toros Köyüne iki-üç aylığına gelen ve yazlık olarak kullandıkları kulübelerinde ya da tek kat evlerinde kalan gönlü zengin, Türk Misafirperverliğini yaşatan, sevgi dolu çok kıymetli insanlar topluluğunun bireylerindendir. Bizlere soğuk su, saç böreği ikramında bulundular. Yiyeceklerimizi birlikte paylaştık. Onlar kendi örf ve adetlerinden bahsettiler, bizim eşlerimizde onlara bizim örf ve adetlerimizden bahsederek çok güzel bir diyalog ve iletişim içerisine girdiler ve vaktin, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan akşam oluverdi. Bizleri misafir eden kardeşlerimize sonsuz teşekkür ederken, Cenab-ı Allah'ım dan ne muratları varsa vermesi için içimden gelen dualarda bulundum. Allah'ım kabul buyursun.
Fikriye Arslan'ın kaleme aldığı "Misafir Ne Getirir, Ne Götürür" yazısını internet aracılığıyla bularak okudum ve çok hoşuma gittiği için aşağıya yazdım. Bütün ev sahiplerine misafirperverliğin ne kadar kıymetli olduğunun bilinmesini istedim. Aman ekmeğimiz yensin, suyumuz içilsin diyorum. Misafirin duasını almak kadar güzel bir duygu var mı? Acaba.
Efendimiz (s.a.v) "Şunu iyi bilesiniz ki, her misafir kendi rızkı ile gelir. Ve kimse kimsenin rızkını yiyemez, eksiltemez. Hatta misafir, bir evin bereketini arttırır ve o evin rızkında artma olur" buyurur.
Sahabe efendilerimizden biri misafir ağırlamayı çok sever. Hiç kimseyi bulamasa da yanında en azından bir kişiyle eve gelir. Hanımı ise artık kocasının her gün yanında bir kaç misafirle gelmesine tahammül edemez olmuştur artık. Birkaç defa kocasına "Sen her gün birkaç misafirle geliyorsun. Gelen misafirler, çocuklarımızın rızklarını yiyorlar" dediyse de kocası yanında misafir getirmeye devam eder. Hanımı dayanamayıp Rasulullah'a şikâyete gitmeye karar verir: "Ey Allah'ın Rasulü! Kocam her akşam eve birkaç misafir getiriyor; böylece de kocamın kazandıkları hep misafirlere gidiyor. Bir gün hastalanıverse, açlıktan ölmekten korkarım" der.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) kadının kocasını huzuruna çağırtır. Adam "Ben misafirsiz edemem! Soframda misafir olması bana neşe ve huzur veriyor" der ve diretir. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v) kadına, bir misafire razı olup olmadığını sorar. Kadın buna da razı değildir. "Ben çocuklarımın rızkını başkalarının yemesine rıza gösteremem" diye fikrinden vazgeçmez. Adam hiç olmazsa bir misafirde ısrar edince; kadın başka çaresinin olmadığını anlar ve bir misafire razı olur. 
Ancak o akşamüzeri beyi, yine eve iki misafirle gelmiştir. Kadın sinirlenir, içi içini yer fakat yine de yemek hazırlamak için mutfağa girer; üç kişilik yemek hazırlayıp tepsiyi kocasına uzatır. Az sonra misafirlerden birinin çıkıp gittiğini görür. Hazırlanan yemeklerden biri de yenmemiştir. Hanım merak eder ve eşine: "Misafirin biri niçin yemek yemeden çıkıp gitti?" diye sorar. Adam şaşırır. "Sen hangi misafirden bahsediyorsun. Ben bir misafirle geldim, o da içerde işte" diye cevap verir. Kadın çok iyi görmüştür. Misafirin birisi yemek yemeden çıkmıştır. Bu münakaşanın içinden çıkamayacaklarını anlayan karı-koca, hemen Efendimiz'e (s.a.v) müracaata giderler ve durumu anlatırlar.
Her misafir kendi rızkı ile gelir 
Onları dinleyen Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: "Evet! Eve iki misafir gelmişti. Fakat bunlardan birisi hakiki insan değil, insan suretine giren rızıktı. Allah (c.c) hanımını akıllandırmak için rızkı insan kılığına sokmuştu. 
Şunu iyi bilesiniz ki, her misafir kendi rızkı ile gelir. Ve kimse kimsenin rızkını yiyemez, eksiltemez. Hatta misafir, bir evin bereketini arttırır ve o evin rızkında artma olur" buyurur. Hanım, bu hadiseden sonra misafir ağırlamanın önemini idrak eder.
Yaşadığımız dönemde akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin zayıflaması misafir istemeyen kadınlar veya adamlar olmamızdan kaynaklanıyor belki de. "Geçim sıkıntımız çok; ancak kendimize bakabiliyoruz, bir de akraba, komşu telaşesini kaldıracak durumumuz yok" diye düşünmek misafirin rızkı ile gelip, yediğinin dokuz katını geriye bıraktığına inanmamaktan geçiyor. Yalnızca bu dünyada değil ahirette de misafirin bize hayrı çok. Onlara yaptığımız ikramların fazlası ve daha güzeli ebedi yaşayacağımız diyarda bize ikram edilecek. Akrabayı misafir etme ve ağırlama ise diğer misafirlere göre kat kat sevaplı. Zira hem misafir ağırlama sevabı getiriyor hem de akrabaya iyilik etme, sıla-i rahimi gözetme sevabı.
Misafirden geriye kalan
Bir gün Peygamberimiz'in (s.a.v) ailesi bir koyun kesip ihtiyaç sahiplerine ve fakirlere dağıtmışlardı. Efendimiz (s.a.v) eve gelince koyundan geriye ne kaldığını sordu. "Sadece bir kürek kemiği kaldı" dediler. Bunu üzerine Efendimiz (s.a.v) "Desenize, bir kürek kemiği hariç hepsi duruyor" buyurdular. 
Efendimiz'in (s.a.v) bu sözünden, kişiye asıl fayda sağlayanın Allah yolunda yaptığı harcamalar ve hayırlar olduğunu anlıyoruz. Zira insanın dünyada kendi nefsi için harcadığı, yiyip içtiği şeyler tükenip gidecek. Allah için yaptığı hayırlar ise ahirette kendisinin karşısına büyük bir kâr olarak çıkacaktır."demektedir.
Türk Kültüründe Misafirperverlik:
Biz biz yapan birçok özelliğimiz vardır. Diğer toplumlardan ayırır bizi bu özelliklerimiz. Her zaman yabancıları şaşırtır ve hayran bırakırlar. Bu özelliklerimizden birisi de misafirperverliktir. Misafirlik bizim için çok önemlidir. Misafir kendi ikametgahı dışında bir yerde kısa süreliğine kalan kişiye denir. Yani misafir kendi evinden uzaktadır. Ailesinden uzaktır. Memleket hasreti ile yanmaktadır. Merak ve endişe içindedir. Böyle bir durumda ne kadar rahat ve huzurlu olabileceğinizi düşünün. Her koşulda evden uzak olmak o diyarda yabancı olmak demektir. Ama bizim toplumumuzda misafir kendisini hiç bir zaman yabancı hissetmez. Çünkü misafir ağırlamak bir şereftir. bir onurdur. Herkesin sahip olamayacağı bir şandır. Bu sebepten Türk Milleti her zaman misafirini en iyi şekilde ağırlamıştır. Ona evinin en güzel odasını ayırır. En iyi yemekleri yapar. En ufak bir ihtiyacını giderir. Misafiri el üstünde tutar. Kendi ailesinden asla ayırmaz, hatta daha iyisini yapar onun için. Kültürümüze baktığımız zaman misafirlikle ilgili birçok atasözü, deyim, gelenek vb. özellikleri görebiliriz. Saygılarımla